"Beni Seviyor Musun?"

6.1K 590 960
                                    


“Seung-ah~” Jeongin’i itip Seungmin ile arsına girdiğim de Seungmin gözlerini devirmiş ve yana kaymıştı. Ne yani yapışmasaymış o da, bildiğin kucağına oturmuş Kardeşimin.

“Jeongin, Ders çalışmaya gidiyorum, gelecek misin?” Seungmin ayağa kalkıp bana inat yapıyormuş gibi Jeongin’e baktığın da Üzerinde ki Seungmin’in kazağının kollarını dirseklerine çekip yavaşça başını salladı.

“Geleme-“

“Kapa çeneni Jin!” Kalktığım gibi anında tekrar koltuğa otururken Başımı çevirip telefonu ile ilgilenen Felix’e baktım.

Bakışlarımı üzerinde hissetmiş olacak ki başını kaldırıp bana ‘ne var’ dermiş gibi baktı. Kaşlarımı çatıp elimle Merdivenleri çıkan ikiliyi gösterdim.

“Bir şey desene!”

“Ne diyeyim Hyunjin, çocuk mu onlar? ” Gözlerimi büyüterek ona bakınca Beni umursamadan tekrar telefonuna döndü. Odanın kapanma sesi ile koltuğun kenarını sıkıca kavradım ve ayağımı sallamaya başladım. Ben rahat edemem ki burada. Onlar tek başına, odada, ödev bahanesi ile…

“Ya onu tehdit edip dokunmaya çalışırsa?” Ona endişeyle bakarken Felix oldukça rahat bir şekilde bacak bacak üstüne attı ve telefonuna bakmaya devam ederken dudaklarını araladı.

“Jeongin, öyle birisi değil” Nereden biliyor acaba? Ne kadar onunla vakit geçirdi de bu kadar emin? Belki birden değişti? Belki Seungmin’i görünce saplantılı oldu ve onun hakkında kötü düşüncelere sahip? Nereden bilebilirdi? Zihin falan mı okuyor yani?

“Tekrar kendini kaybeder ve yine zarar verirse?” Bıkkınlıkla nefesini bırakmış ve mesaj yazarken cevaplamıştı beni.

“Seungmin gerçeği öğrendi, bir daha olmayacak” Zaten bir benim haberim olmuyor o gerçeklerden.

Bende bir olay yaratıp herkesten saklamazsam bana da Hyunjin demesinler. Gerçi Felix dışında bana Hyunjin diyen yok ama…

“Yok ben yanlarında duracağım” Ayağa kalkıp bir adım atmıştım ki başıma çarpan yumuşak ama şiddetli cisimle inleyerek koltuğa geri düşmüştüm.

“Otur oturduğun yerde” Şokla, Bir hiçbir şey yapmamış gibi telefonuna bakan Felix’e bir de kafama fırlattığı yastığa bakarken dünya bir an hızla dönmeye başladı. O nasıl atış lan? Amel defterim kapanıyordu sanki.

“bana bak! O benim kardeşim ve be- Beni ciddiye alır mısın?” Ayağa kalkıp elimi belime yerleştirdiğim de Başını kaldırıp bana baktı.

Telefonu kapatıp yanına koyduktan sonra konuş dermiş gibi eliyle beni gösterdiğin de derin bir nefes aldım ve başa sardım.

“O benim kardeşim ve- ama böyle hiç tadı kalmadı ki. Kursağımda bıraktım sinirimi be!” Geri koltuğa yatıp bacaklarımı Koltuğun tepesine atarken Felix’in kısık gülüşünü duydum. Nasıl eğlendi bozulmamdan şerefsiz. Aynı ben…

Telefonumu elime alıp oyun oynamaya başladım. Bu oyunlarda sıkmıştı yeni bir oyun bulmalıydım. Telefonu havada tutarken Aklıma Felix’in okuldan dönerken ki konuşması geldi.

Onun bugün bir yere gitmesi gerekmiyor muydu? Neden hala oturuyor? Saat akşam 7 olmuştu ve hava kararmaya çoktan başlamıştı bile.

Merak yine beni ele geçirmeye başladı birden. Harbi o nereye gidecekti? Kimi almaya gidiyordu? Kafam oldukça karışmıştı.

Herkesin benden bir şey saklaması sinirlenmeme sebep oluyordu. Seungmin Ve Jeongin saklıyor, saklamakla kalmıyor gözüme gözüme sokuyorlardı. Felix zaten başka bir seviyedeydi, onu bildim bilesi böyle gizemliydi. Jisung’ta saklıyordu ve Minho’nun sırrı olduğu için söylemiyordu.

Whose gaze is this |HYUNLİX|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin