26. BÖLÜM

377 54 9
                                    

Jewel

Zorda olsa gözlerimi aralamaya çalıştım. Hemen ardından şaşkınlıkla yatakta doğruldum.

Bu durumlara düştüğümden beri ilk defa yabancı birisinin evinde uyanıyorum. Bu biraz rahatsız edici olsa da Korben ile karşılaşmak istemiyordum.
Zaten beni aramaz bile.. Belki de şuan başka birisini bulmuştur. Bu ihtimalin gerçek çıkma olasılığını düşünmek bile kalbimi sancıtıyordu.

Gerçek olmamasını umut ederek kendi iç dünyamdan sıyrıldım ve gözlerimi odaya kaydırdım. Sonuçta dün o kadar yorgundum ki kurt'un verdiği teklifi hiç düşünmeden kabul ettim. Geldiğim yeri inceleme fırsatım bile olmamıştı. Güzel bir havası vardı...

Ben etrafı incelemekte iken kapının ardından bir sesin gelmesiyle yataktan kalkıp hazır konumuna geçtim.
Bu o kurttu.
"Yemek hazır, gel ve birşeyler ye lütfen"

Ben bu misafirperverlik konusunda nasıl davranacağımı bilemezken başımla onaylamakla kaldım.

______________________________________

Adını bile bilmediğim yemeklerle dolu masaya otururken önce onun başlamasını ya da en azından benim başlamam için bir işaret vermesini bekledim. Her ne kadar aç olsam da misafir olarak görgü kurallarını unutmadım. Fakat karşımdaki bana işaret vermek şöyle dursun sadece bana bakıyor ve birşeyler anlamaya çalışıyor gibiydi. Yüzüme bu denli dikkatli bakıyor olması beni olağanüstü geriyordu şahsen...

"Anlat." dedi oturduğu sandalyeye iyice yayılırken. Ben ne anlatmam gerektiğini düşünürken o lafına devam etti. " Görünüşün ve kıyafetlerin, " dedi hala beni incelerken "varlıklı olduğun her halinden belliyken merak ediyorum neden bu şekilde kaçma gereği duydunuz? Yoksa büyük bir cezaya çarptırıldınız ve kaçmanız mı gerekti? "

" Ben öyle düşündüğünüz gibi varlıklı biri değilim. Aslında biraz karışık." Anlatıp anlatmamak konusunda kararsız kalmıştım lakin bana yardım etmesi için de güven vermem gerekiyordu. Derin bir nefes alıp en azından üstün körü gerçekleri anlatmaya çalıştım." Ben sadece esir pazarından zengin birisi tarafından alındım ve... Sonra da beni istemedi ben de onun hayatından kaçtım, uzaklaştım. İstediği gibi...."

Karşımdaki kurdun gözleri anlamadığım bir şekilde şaşkınlıkla açıldı. "Yani sen sadece bir kölesin. Hatta efendin tarafından atılan bir köle..." yüzü acır gibi bir hal almıştı. "Ne büyük bir talihsizlik..."

"Yani... Talihsizlik demek biraz fazla olsa da öyle gibi denebilir."
Bu kurdun sorunu ne böyle? Zengin birisi olduğumu düşünürken farklıydı şimdi farklı mı olacak?..

Bıkkınlıkla iç çekerken yemeğe başlamam için sonunda beklediğim işareti de vermiş ve hiç beklemeden yemeye koyulmuştum. O ise masadan kalkıp diğer odaya geçti. Onunla beraber şu dünkü tilkilerin sesini işitiyordum. Pekala beni ilgilendirmez. Sonuçta ben sadece bir misafirim...
Ama ya konu bensem?
O zaman işler değişir. Dinlemek pek de ayıp kaçmayacaktır herhalde.

Oturduğum yerden sessizce kalkıp parmak uçlarımın üzerinde ilerledim.
Kulağımı kapıya iyice yanaştırıp birşeyler duymayı umut ettim.

"O sadece bir köle..." dedi gri kürkle kaplı kurt. Daha sonra lafına devam etti. "Ona yardım etmek bana fayda sağlamayacak. Eh, şuanda bir efendisi olmadığına göre de birisine iyi bir fiyata satarız. Onun görünüşü oldukça nadir buralarda. İyi para eder." Ben duyduklarımla kısa süreli bir şok geçirsem de kendimi hemen toparlamıştım.

Ah tanrım bilmeliydim! Kurt her yerde kurttur! İyisi mi olur!?

Sanki hiçbirşey olmamış gibi geri yerime geçtim. Hemen ardımdan da içeriye o sözde çok yardımsever gözüken kurt girmişti. Burdan bir mana bulup çıkmalıydım.

Kurt karşıma otururken ben daha fazla oyalanmadan lafa girdim. "Bayım ben artık gideyim. Misafirperverliğiniz için size minnettarım. Ama şimdi efendim beni arıyordur ve ona geri dönmem gerek."

Karşımda hiçte tekin olmayan bir ifadeyle karşılık verdi. "Seni terk ettiğini söylemiştin."

Yüzüme içten bir gülüş kondurmaya çalıştım. "Aslında ben terk ettim gibi birşey oldu. O hiç beni istemediğini dile getirmedi sadece benim sezilerimdi..." karşımdakinin korkunç aurasından biraz da olsa nefes alabilmek için yerimden kalktım. "Demem o ki ben artık gideyim. Ve tekrardan size teşekkür ederim."

Bir acele kalkıp gidecekken beni kolumdan yakaladı. Bakışlarımı ona çevirdim ve hikayemizin kötü kurdu sinirlenmiş, dişlerini sıkıyordu.
"Hiçbir yere gitmiyorsun." dedi otoriter bir tonlamayla.
Fakat biliyordum ki şuan bu kurdun elinden kurtulamazsam hayatım daha beter bir hal alacaktı. Bu yüzden kolumu ondan kurtarmaya çalıştım. Lakin nafileydi. Neden daha güçlü değildim ki! Ya da neden Korben'den kaçtım! Tam bir aptalım. Ben... Korben 'i özledim...

"Yürü!" dedi beni kolumdan tutarak başka bir odaya sürüklerken. Geri gitmek için son gücümle direniyor hatta hiç yapmamam gereken bir şeyi yapıp malum yerine tekmeyi geçirmiştim. Acıyla yere yığılmasından fırsat bilip kolumu ondan kurtardım ve kapıya doğru koştum.

Fakat kapıdan dışarıya adımımı atamadan o tilkilerden teki beni belimden kavrayıp içeriye attı. Bu savrulmanın korkusuyla bedenimi odanın taa diğer ucuna sürüklemiştim. Arkamı güvenceye almak istercesine bedenimi duvarla bir ettim. Kurt ise çoktan kendine gelmiş, hakaret olduğunu düşündüğüm bir takım kelimeler ederek bana dönmüştü.
"Pekala ufaklık. Bana bahşettiğin bu tekmenin karşılığını sana nasıl verebilirim?" sinirli bir şekilde karşımda dineldi. Hemen sonrasında ise yüzüme kendimden geçecek şiddette bir yumruk yemiştim...

Jewel'i kurtlar sofrasında yem etmem ben!
😑

Yeni Dünya ||Tamamlandı||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin