BaekhyunAyçiçekleriyle süslenmiş kızıllığa bakarken uzaklarda parlayan evlerin tek tük ışıkları gözlerimiz için oldukça hoş bir manzara sunuyordu bize. Rüzgar, usulca yüzümüzü okşarken ayçiçekleri de yerinde ahenkle dans ediyor gibiydi ve ben, böylesine saklı bir cenneti keşfettiğim için oldukça mutluydum çünkü bizden başka kimse göremezdi bu güzelliği.
Bu cenneti, komutan Soo'nun ceza olarak tuvaletleri temizlettiği gün, sinirimi yatıştırmak için etrafı gezmeye başladığımda keşfetmiştim ve açıkçası kimsenin uğramadığı bir yerde olduğu için oldukça şanslıydım. Bir tek az önce yakasından sürükleyerek getirdiğim pezevenk Sehun biliyordu artık bu yeri.
"Oh bee, şu manzaranın güzelliğine bakar mısın! Sabah Deccal Soo yüzünden sümüklü böcek gibi yerde can çekiştiğimi bile unuttum sanki. Tanrı ne muradın varsa kanki. Senin sayende öteki tarafta gördüğüm son şey, Jungkook'un ipe asılan ortası delikli boxerları oldu demeyeceğim hurilere."
Sehun'un sözleriyle kıkırdadığımda bu şerefsizin varlığına da minnettardım aslında. Komutanların nefret ettiği bir asker tipi olsa da zaman zaman benim favorim oluyordu ama her zaman değil tabii. Beni çıldırttığı anlar daha fazlaydı. Tanışmamız bile olaylı olmuştu zaten.
Koğuşa ilk geldiğim gün, aramızda çıkan yatak kavgasında tanışmıştık onunla. Uyumak için yanlışlıkla onun yatağına girdiğimde imdat, bir vatan haini kürtaj yapıyor burada, 112'yi arayın, diye bağırmaya başlamış ve ben de söylediklerine sinirlenip onu yastıkla boğmaya çalışmıştım. Eh, ilk cezamı da bu sayede almıştım zaten. Gece boyunca birlikte nöbet tutmuştuk.
Ama o günden sonra yaptığı şebekliklerle yine de sevdirmişti kendini işte. Sadece o değil, diğerleri de. Hepsiyle tanışmamızın farklı bir yeri vardı bende. Chen'le yemekhanede yemek kalmayınca kendi yemeğini bana verdiğinde, Yoongi, Hoseok ve Jackson'la antrenman çalışmalarında yapamadığım hareketleri öğrettiklerinde, Taeyong, Jungwoo ve Yuta'yla bana sıkılmamam için bir sürü manga verdiklerinde, Jimin, Bambam, Ten ve Mark'la tek tek komutanları tanıttıklarında, Taehyung, Lucas ve Jungkook'la da bana antrenmanlardan kaçmam için bayılma numaraları öğrettiklerinde tanışmıştık.
Zaten saydığım son üçlüden pek bir beklentim de yoktu çünkü Taehyung, Lucas, Jungkook ve tabii ki de Sehun, koğuşun baş şerefsizleri olarak tanınırdı. Taehyung diğerleri kadar gerizekalı olmasa da o da ara sıra uyuyordu Jungkook'a. Onları hizaya getirmek de her seferinde Yoongi'ye düşüyordu. Yoongi'den korktukları için bir o, onları adam edebiliyordu. İyi ki de ediyordu yoksa bu gerizekalılara kalsa koğuş, Christian Grey'in fantezi odası olurdu.
Gerçi buna da çavuş Soo izin vermezdi. Adamın içinde ciddi anlamda söylüyorum şeytan vardı sanki. Onbaşı Lay ve Erbaşı Xiumin yine pamuk gibi adamlardı. Her zaman bize güler yüzlü davranır, yardımcı olmaya çalışırlardı. General Suho da disiplinli bir adam olmasına rağmen o da iyi kalpliydi ama bu amına koyduğumun şeytanını bir türlü çözememiştim. Geldiğimden beri kan kusturmuştu bana.
Yüzbaşı Jin de bizi sikine takmadığı için onun görevlerini de kendisi yapıyordu zaten ve ben, buna asla anlam veremiyordum. Madem yüzbaşı oldun, niye antrenmanlara katılmayıp sadece masanda göt büyütüyorsun? Diğer askerler bu kışladan gitmek için öyle davrandığını söylüyordu ama yine de mantıksızdı yaptığı. Karakteri iyi olsa da disiplin konusunda maalesef hayal kırıklığıydı.
"Off, bu manzarada da sevişmek ne sarar be..."
Konuşan Sehun'la düşüncelerimden sıyrılarak ona döndüğümde söyledikleriyle bıkkın bir nefes vermiştim. Gerizekalının her şeyi sürekli cinselliğe vurması, bende penisini kökten kesme isteği uyandırıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hey, Soldier! (Chanbaek)
Fanfic"Desenize yeni gelen komutan sizden de şerefsiz olacak." diye birden kendime engel olamayarak konuştuğumda hâlâ Lucas'a bakmakta olan komutan Soo sözlerimi duymamış gibiydi fakat sıranın başından gelen ses, çok daha farklı bir kişinin duyduğunun hab...