Bölüm 18

141 14 3
                                    

Hazar elinde tuttuğu dosyaları bırakırken karşısında dimdik oturan gence baktı. Korkusuzluk onu sarmıştı sanki. Özgüveni yerine gelmiş gibiydi.

Kahvesini yudumlarken omuzlarını oynatmıştı Yasir.

- Güneş gözlüğünü bıraktın demek.

Hazar'ın sorusuna karşılık vermişti.

- Senin sayende abi. Sana bir can borcum var artık.

Hazar masaya iki elini koyup birleştirmişti.

Asuman'ın ne yaptığını sormak istiyordu. Ne yiyordu, ne içiyordu? Günlerini nasıl geçiriyordu? Teker teker Yasir'e sorup cevap bulmak istiyordu.

Hazar siyah saçlarını hafifçe karıştırıp boynuna doğru uzatmıştı. Ne zaman utansa ya da sıkılsa bu hareketi yaparlardı iki kardeşte. Birbirlerine çok benziyorlardı. Aynı zamanda da hiç benzemiyorlardı. İki zıtlığın birbirine benzemesi gibiydi bu.

Yasir sessizliği bozup bir kahkaha atmıştı.

- Çıkar ağzındaki baklayı abi.

Hazar'ın çehresinde bir tebessüm oluşmuştu. Kardeşini huzura ermiş olarak görmek onu da mutlu etmişti.

Yasir elini havaya kaldırıp bir kahve daha isterken Hazar söze başlamıştı. Nereden başlayacağını bilmiyordu ama bir şekilde de merakına yenik düşüyordu.

- Nasılsınız... Yani iyi geçiniyor musunuz?

Yasir önünde duran boş kahve fincan bardağını avuçları arasına almıştı. İçinde biriken kahve telvelerine bakıyordu.

Yasir'in gülen yüzü bir anda solmuştu. Evden çıkmadan önceki sözler düşmüştü aklına. "cani" demişti değil mi en son. Asuman'ı kara meleğim diye içinde saklarken bir cani diye adlandırılmak canını yakmıştı. Neden bir türlü sevilemiyordu? Neden o kalpte kendisine de bir yer yoktu? Belki de hiç olmayacaktı. Asuman'a göre neydi ki, kimdi? Koca bir yabancıdan başkası değildi.

Yasir onu uzun zamandır tanısa da bu hiçbir şeyi değiştirmiyordu. İnsan tek taraflı sevince bir diğerine zulüm oluyordu bu sevgi. Bunun farkında değildi Yasir.

- İyi gidiyor be abi nolsun işte. Sadece...

Yasir uzun bir soluk çekip avuç içindeki boş kahve bardağını masanın üzerine bırakmıştı.
Uzun parmakları sarı saçlarında dolaşmış ve yarım kalan sözüne devam etmişti.

- Sadece evliliği böyle düşünmemiştim.

Hazar oturduğu sandalyeyi öne doğru çekerek kardeşine odaklamıştı gözlerini bir sıkıntısı var gibi duruyordu.

- Ben ne bileyim işte abi böyle sabah kalkınca gülerek kahvaltıyı beraber hazırlamayı. Daha sonra akşamları beraber seçtiğimiz bir filmi izlemeyi gülmeyi hayal etmiştim. Ama o...

Acı bir burukluk açığa çıkmıştı yüzünde.

- Benimle hiç gülmüyor abi. Onu mutlu edemedim. Halbuki söz vermiştim, onu senin gibi ağlatmayacaktım.

Hazar titreyen parmaklarını usulca masanın altına doğru saklamıştı.
İşittiği kelimeler kalbine teker teker kazınmıştı. "Onu senin gibi ağlatmayacaktım" demişti değil mi?

- Bu işi bitirelim abi.

Hazar'ın kalbi anlık olarak teklemişti. Bitirelim derken Asuman'ı artık bırakacak mıydı? Kelimelerinde bunu mu kastetmişti? Kalbine doğru ilişen bu sıcaklık da neyin nesiydi? Sevinmiş miydi yoksa. Hayır böyle bir saçmalığı asla yediremiyordu benliğine.

Hazar VaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin