Bölüm 4

250 27 0
                                    

Bir kelime en çok kaç anlam ifade edebilir? Bu kelime öyle ağır bir yük yüklenmişti ki ardından gelen sessizliğe dokunmuştu ayakları. Ezilen yüreği düşünmeyen bencil bir kelime kime yarardı. 

Damlaların sayısını kimse sayamazdı ama kaynağı öz acıydı. Hıçkırıklar kapana sıkışmış duygu kalabalığında yol alamıyordu. Sevdalanmıştı sevdaya. Gönlünü emanet ederken tereddüt yoktu. Sadece sevgiyle hoş görme vardı. Sızlayan gözlerinde derman ıssızlaşırken salonda fısıltılar uğultuya dönüşmüştü birden. Vah edip acıyan bakışların arasında kaybetmişti genç kız kendini. 

Bir oğlan belirmişti genç kızın gözlerinde. 'Hazar' dedi usulca genç. 'Ben Hazar... ' 

 Asuman'ın gözlerindeki buğu zamanla netleşirken Narin Hanım çıkagelmişti kızının yanına. Hazar olduğunu iddia ettiği genç yavaşça çekilmişti geriye doğru. Narin Hanım'ın kızı ile konuşabilmesi için ellerine ihtiyacı vardı. Kız ile bir annenin arasına girmeyi dert edecek bir tipte gözükmüyordu Yasir. Tek amacı fazla dikkat çekmeden Asuman'a kavuşabilmekti. Melek'ine kavuşabilmekti. O gün onu ölümden kurtaran siyah meleğine ulaşmayı diliyordu. Eğer ona sahip olabilirse tüm kötülüklerden korunabilecekti. Beyaz giyinmişti bugün kara meleği. Yasir'e ölümün libası kefenden başka bir şeyi hatırlatmamıştı. Kafasını iki yana sallayıp odaklanmaya çalışmıştı Yasir. Ne zaman bitecekti annesine sarılıp ağlayışı? Ellerini sıkıca yumruk yapıp sabır istemeye başlamıştı. Annesi kızına sarılınca ne değişecekti ki? Bir an önce ağlaşmaları bitmeliydi. Bitecekti. Bir şeyler yapması gerektiğine karar vermişti Yasir.

Siyah damatlık ceketini hızla yere fırlatıp nikah masasına doğru yürümeye başlamıştı. Bu biraz çılgıncaydı ama o zaten deliydi. Ona böyle hitap eden bir çok insan geziniyordu sokaklarda. Ah tabi ölmeden önceydi her şey. Şimdi ise o Hazar'dı. O masum abisiydi artık o. Biraz imajını kirletse hiç bir sıkıntı olmayacaktı elbet.

Nikah masasının altında abisinin yere düşürdüğü sandalyeyi iki kolu arasına alıp hızla salonun orta yerine fırlatıvermişti. Kara Melek'ini gözledi sonra evet annesi yanından ayrılıp yere düşen sandalyeye odaklanmıştı. Şimdi sıra daha fazla dikkati çekmekti. Bu yetmeyecekti sanırım diğer sandalyeyi de alıp hızla kalabalığın üstüne doğru fırlatmıştı. Tüm kalabalık atılan sandalyelere odaklandığında Yasir için istenilen sonuç elde edilmişti. 

Şimdi yalnız başınaydı Kara Melek'i onu kurtaracaktı bu ızdıraptan. O hep gülecekti. Abisi ağlatmıştı Kara Melek'ini ama o asla ağlatmayacaktı. 

Asuman gelinlikler içerisinde yere kapaklanmış yüzünü örten duvağı ağlayışlarını gizleyememişti. Hıçkırıklar eşliğinde sıralanmıştı acılar kalbinde.

Yasir sarı saçlarının ucunu asılıp çekmişti. Cebindeki güneş gözlüğüne yeltenmişti elleri. Abisi takma demişti. Bir daha takma... Ama yapamayacaktı. Hayır yapmalıydı. Melek'i kendi yüzünü görmeliydi. Bir adım atmıştı Asuman'a doğru. Elleri titremeye başlamıştı Yasir'in. İçinden fısıldamıştı kendine. 'Sen bir korkaksın Yasir.'

Titreyen ellerini hızla cebine daldırıp güneş gözlüğünü geçirmişti gök mavisi gözlerine.

İşte kaç aylardır beklediği an gelmişti sonunda. O kavuşmuştu artık. 

- Melek.

Durgun ve sessizce kısılmıştı dudakları. Onun ismi Asuman'dı sahi. 

- Asuman.

Yine duymamıştı Melek'i sesini. Neden duymuyordu? Neden bir cevap bile vermiyordu.

- Asuman.

Kızı hızla sarsmıştı Yasir. 

- Asuman! Asuman!

Sarsılan genç kız kafasını korkakça kaldırmıştı sonunda. 

Sarsmaya devam ediyordu genç. Durmak bilmezcesine kolunu sarsıp hızla yukarı doğru kaldırmıştı Asuman'ı.

- Seni Hazar'a götüreceğim b... benimle gel. Gel.. benimle hemen. Acele et! Gel diyorum sana! Hey! Hey!

Yasir art arda sıraladığı cümleleri anlamsız bulunca kıkırdayıp Asuman'ı kolundan çekmeye devam etmişti. Anlamsızdı çünkü Melek'inin onunla olmaktan başka bir şansı yoktu. Olamazdı da. 

Gözlerindeki pervasızlık yüreğindeki acı ile birleşip tutuşturmuştu kalbini. Nerede hata yapmıştı? Hangi büyük günahı işlediğini düşündü? İnsanın başına ne geleceği belli olmaz derlerdi de öylesine bir söz gibi gelirdi. Rüya değildi tüm bunlar. Apaçık gerçekliğin kendisiydi. Asuman'ın tek yapması gereken kaçıp gitmekti tüm bu hayattan. Öyle hissediyordu şu an. Annesine bakmıştı Asuman usulca. Elleri ile bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Yanlışlıkla çıkardığı anlamsız seslerin de  farkında değildi. Şu an konuşabilseydi neler söylerdi diye düşündü Asuman. Babasının kemikleri sızlamış mıydı soğuk topraklar ardında. Tüm anıları gözden geçti gelinlikli kızın. İnsanlar göründüğü gibi olmuyordu elbet. 


Hazar VaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin