Bölüm 10

170 17 3
                                    

Yüreğimde çok az bir şey kalmıştı ölmeyen.

Neden mutsuz olduklarını sordun mu hiç insanlara? Çünkü onlar kendilerini başkalarıyla kıyasladılar ve hep daha iyi olmayı istediler. Mutlu olabilirlerdi elbet şükretselerdi.

Hayal  kurmak bedava falan değil. Bir ücreti vardı. Olmayınca üzülüyordu insan. Gerçekleştiremedikçe hırs ediyordu. Bu dünyada hiç bir şey bedava değildi ki hayal bedava olsun.

Geç kalmıştım şimdi. Gün  doğumunu izlemek için. Gün batımına uzak bir mesafe vardı.

Dünyadan sıkılmış ve ölmek için gün sayan bir insan vardı.

Hayallarini yitirmiş ve tek tabanca sıkıp kurşunun verdiği zevki yaşamak isteyen bir adam vardı.

Düşüncelerinde boğulmuş gülmek için kıyametin kopması gereken bir adam vardı.

Ve en çok da bir adam vardı artık deli olmak istemeyen.

Boynundaki yüzüğe uzunca baktı bir süre.

Biri küçük diğeri büyük. Biri kadın diğeri adamdı. Yalnızlıkların bile adım atmadığı kalbi hüsran yığını, kül ve dumandı.

Yapılacak çok şey varken hiçbir şey yapamamaktı.

Yasir umudunu kesmişti sanki aramaktan yorulmuştu Asuman'ı. Bu onu deli ediyordu. Sevdiği tarafından sevilmemek. Evlenmişlerdi istediği olmuştu Yasir'in. Peki ya neden yanında durmayıp kaçmıştı. Kara meleğini özlemeye başlamıştı. Onunla hayat buluyordu tekçe. Kurtarıcısını bekleyen takıntılı birisi olduğunun farkına varamayacak kadar kördü Yasir.

Dudaklarına iliştirdiği bir parça çalıyı ateşe verirken közünü soluyordu. Gökyüzü kararmaya yüz tutmuştu. Bir kızın gidebileceği yer neresi olabilirdi. Asuman'ın kaçtığı yer bir depoydu ve çevresinde yüz dönümlük tarladan başka bir şey olmadığı aşikardı.

Ellerini telefonuna götürdüğünde abisi Hazar'ın numarasını tuşlamıştı parmakları.

Aramaya yüzü yoktu belki sonuçta hastahaneden kaçıp küçük çaplı bir yangın çıkarmıştı. Ama Yasir buydu işte umurunda değildi hiçbir şey. Kara meleği hariç. Her şey yalandı.

Telefonun ardındaki ses yıkılmış ve bir o kadar Yasir'den yorulmuş benziyordu. Yine kardeşinin arkasını toplamakla uğraş vermişti gün boyu.

- Yasir nereye kayboldun?

Yasir bir kıkırdama koparıp aniden Hazar'a bağırmıştı.

- Nereye mi kayboldum abi! Tabi ki meleğimin yanındayım.

Hazar'ın sesi bir anda neşe ile dolmuştu. Hele şükür bulundu diye düşünmüştü Asuman'ı. Bulunmadığından habersizce Allah'a şükür etmişti.

Yasir telefonu hızla kapatıp cebine koymuştu. Şimdi abisi ile konuşmanın sırası değildi. Abisi de henüz Asuman'ı bulmadığına göre bir an önce bulmalıydı. Söylediği yalan onu mutlu ediyordu. Böylece ilk o bulabilecekti meleğini. Başka kimse onunla irtibatta olmayacaktı. O abisi olsa bile.

Önüne gelen çalıları ayakları ile ezerken cebinden çıkardığı küçük bıçağı ile ağaçlara kesikler atıyordu. Böylece gittiği yerleri belirleyebilecekti.

Adımlarını daha da hızlandırmaya başlamıştı. Asuman'ın ormanın dışına çıkmış olma ihtimali de elbette ki vardı.

Kaç saat yürüdüğünden emin değildi. Yasir'in gök mavisi gözleri karanlıkta kaybolurken hızla atan kalbi koşmaktan bitap düşmüş bedeni yere savrulurken çimlerin üzerinde bir ceset gibi gözüküyordu. Çehresinde düşen ay ışığı kendini belli ederken çimenler avuçlarında yolunurken göz kapakları meydan okuyordu gözlerine. En sonunda gözlerini gizleyip, kaybolmuştu ruhu rüya aleminde.

Hazar VaktiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin