16.bölüm(Ateş ve Utku)🔥

474 25 50
                                    

15 vote

İyi okumalar💜💜

"Ne?" Ağzımdan çıkan sözcük ile Cemre ellerini saçlarından çekerek bana döndü. Gözleri kızarmış, saçlarını çektiği için birbirine girmişlerdi.

"Ateş burda işte, daha yakalayamamislar." Nefes almam zorlaşırken, elimi kalbimin üstüne koydum.

Cemre kötü olduğumu anlamış olacak ki beni yanına çekti. İçemden geçen şeyler sadece nefret ve korkuydu. Her ne kadar onun derdinin ben olmadığımı bilsem de yine de korkuyordum. Belki de tek derdi Cemre olmadığı için bu kadar korkuyordum ben...

Çaresiz gözlerle Cemre'ye dönerken o da ağlamaya başlamıştı. İçimden gelen hisle sardım kollarımı, annesiymişim gibi hissediyorum:

"Korkma, hiç bir şey olmayacak.." Cemre kollarımın arasından çıkarken, göz yaşlarını sildi:

"Bana bir şey yapmaz, ama senden intikam almak istiyor.."

Aklıma gelen yakın geçmiş ile kafamı sallarken:

"Ne yani Utku konusunda hala beni mi suçluyor.."

Cemre yanımda derin nefesler alırken ayağa kalkmış karşısına geçmiştim:

"Hala suçluyor, hem de bu kez ikimizi birden?" Derin bir nefes verirken içimdeki korku yerini sinire bırakmıştı. Sinirimi saçlarımdan çıkaracakken Umut'un sesini duymamla hızla ona döndüm:

"Anne telefonun çalıyor..." Hızla Umut'un yanına gidip telefonumu aldıktan sonra, gördüğüm yazı ile Umut'u yukarı gönderdim. Cemre Umut'u göndermiş olduğumdan şüphelendiği için yanıma gelmişti.

Telefonda okuduğu yazı ile bana dönerken:

"Açma.." ama tabiki ben onu dinlememiş ve açmıştım telefonu..

"Alo,"

Karşı taraftan ses gelmeyeceğini bildiğim için, konuşmama hiç es vermeden devam ettim.

"Ateş, sensin biliyorum. Lütfen konuş bak istersen buluşuruz Cemre de gelir..."

Cemre'nin ismini söyler söylemez, karşı taraftan bir şeylerin devrilme sesi geldi. Cevap verecekti bilmiyordum. En son konuşmaya karar verip derin bir nefes aldı:

"Cemre zaten gelecek, ama sen Ceren Utkuya yaptıklarının bedelini ödeyeceksin... Hem de en ağır şekilde."

Sinirle gözlerimi kapatırken bağırdım.

"O gece, arabayı ben kullanmıyordum, sen kullanıyordun Ateş.. Bir daha beni tehdit etme, çünkü benim yanımda Cemre var, ve ben sinirlendiğimde her şeyi yaparım bilirsin."

Telefonumu kapattigimda Cemre korkmuşa benziyordu. 

"Korkma ya o beni tehdit ederse ben de onu zayıf noktasıyla tehdit ederim..."  Cemre rahatlamışcasına nefes alırken konuştu:

"Ya Ceren ya, bu psikopattan ne zaman kurtulucaz , hapse girdi yine de  kurtulamadık.."  Yüzümü okşarken konuştum:

"Utku ne zaman uyanırsa o zaman,  kurtulucaz.."  Cemre kafasını sallarken, tekrar kanepeye attı kendini:

"Doktoru arasana belki bir gelişme vardır.."  Kafamı sallayıp doktorun numarasını buldum, doktor telefonumu açtıktan sonra benim bir şey söylememe müsade etmeden konuştu:

"Ceren hanım biz de sizi arayacaktık.." Hafif bir telaşlanmıştım, ama sesime yansıtmadım, sonuçta uyanmış da olabilirdi:

"Ne oldu doktor bey?" 

"Utku Bey uyandı, ama yüreyemiyor.." Derin bir nefes verirken konuştum:

"Peki, ne zaman yüremeye başlıyacak?"  Doktorun sıkıntılı nefesi beni de rahatsız etmişti:

"Bilmiyorum, kendisi fizyoterapi yi kabul etmiyor. Buğün şey dedi, siz gelmezseniz başlamıyacakmış..." 

Ah! ne sanıyordum ki 2 yıldır, uyuyan bir insanın uyurken beni unutmasını falan mı? 

"Peki doktor bey, gelirim ben bir kaç gün içinde.."  Telefonumu kapatıp Cemre'ye döndüm: 

"Uyanmış." o kadar sakin söylemişti ki sanki normal gece yatmış, sabah da  kalkmış gibi, Cemre bana şaşkınlıkla bakıyordu:

"Nasıl yani,  ohh kurtulduk o zaman Ateş'ten gider kardeşiyle ilgilenir.." 

"O kadar kolay değil, yürüyemiyormuş, beni istiyor yanında..." Cemre'nin gözlerle şokla büyürken, konuştu:

"Gidecek misin yoksa?" sadece kafamı sallayıp Umut'un yanına çıktım..

*"*"*"*"*"*"*"*"*"*"*"*"*"*"*"

Yazarın anlatımıyla;

Cenk evde oturmaktan sıkılmış, kimseye haber vermeden meyhaneye gitmişti. İçerken bir yandan da etrafı izliyordu. Karşısına oturan kişiyle, önüne döndü. Karşısında Cem'i görmeyi bekliyordu. Ve öyle de olmuştu.

"Oğlum valla aşk olsun, buraya kadar bensiz nasıl geldin?" Cenk Cem'in dediklerine göz devirirken, çalan telefonu cevap vermesini engelledi. Gördüğü isim kalbinin ritmini hızlandirirken açtı telefonu:

"Alo Ceren,"  Ceren sıkıntılı bir nefes verirken konuştu;

"Şey Cenk, benim bir kaç gün İstanbul'a gitmem gerekiyor. Umut'u sabah sana getirecem haberin olsun.."  Cenk tamam deyip kapatmıştı telefonu:

"Ne oldu lan, asıldı suratın." Cenk elindeki bardağı kafasına dikerken, Cem'de kendi bardağını eline almıştı:

"Ceren yarın, İstanbul'a gidiyormuş. Umut'u sabah getirecekmiş.."

Cenk ve Cem Ceren'i konuşurken arkada masada oturan Ateş onların bütün söylediklerini duymuştu.

Duydukları ile yeni planlar kurarken Cem'in ağzından çıkanlar ile:

"Biz Cemreyle mesajlaşıyoruz bir kaç gündür.."

masasından fırlayıp Cenklerin masasına geldi:

"Pardon, size bir şey sorabilir miyim?" Cenk kafasını olumlu anlamda salladı:

"Siz Ceren Yılmaz'ı tanıyor musunuz?" Cenk ne diyeceğini bilemezken Cem atladı lafa:

"Valla biz bir Ceren  taniyoruz da siz hangi Ceren Yılmaz'dan  bahsediyorsunuz?"

"Gökçe cafeyi satın almış, kendisi benim ikizimin nişanlısı olur?"

Selam

Nasıl buldunuz bölümü sanırım biraz beklemediğiniz gibi oldu?

Ama Ceren'in de böyle bir geçmişe ihtiyacı vardı bence.. Bu arada yukarı bir vote sayısı belirttim.

Çünkü bu iki bölümdür vote sayısı az ama haksızlık olmasın diye tüm vote sayıların ortalamasını aldım

Vote sayısı dolmadan bölüm yazmaya baslamiycam..

Haaa bu arada yukarı Ateş ve Utkuyu bıraktım...

        

Umut'un HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin