Üstündeki ceketi girişteki askıya özensizce astı ve salonun lambalarını yaktı. Karşısında gördüğü beden şaşırmasına yetmişti. 'Nasıl buraya girebilmiş?' diye geçirdi içinden.
"Ne işin var senin burada?"
"Seni ziyaret etmek istedim. Özlemişsindir diye düşündüm."
Sinirle derin bir nefes aldı.
"Kalbini kırmadan çık git burdan."
"Ama gidersem zaten kırılacak."
"O zaman daha çok kırılmadan git. Burada işin yok Joohyun."
Ağır adımlarla kendine yaklaşan kadına baktı. Anlamıştı, bu kadına karşı en ufak bir his kalmamıştı içinde.
"Ama, güzel vakit geçirebilirdik."
Yakalarında olan elleri bir çırpıda çekti. Kızı bileğinden tuttu ve kapıya doğru ilerletti.
"Gitme vaktin geldi."
Kız bileğini ondan kurtardı.
"Geçmişe takılacak kadar aptalsın Tae, beni istediğini biliyorum."
Taehyung iğrenerek Joohyun'un yüzüne baktı.
"Sen cidden yüzsüzsün."
Kapıyı açtı ve Joohyun'un çıkışını bekledi. Çıktıktan sonra kapıyı arkasından sertçe kapattı. 'Her şey üst üste geliyor' diye geçirdi içinden.
Dolaptan aldığı birayı bir çırpıda açtı ve kafasına dikti. Kendini bugünlerde garip hissediyordu. Olmaması gereken şeyler oluyormuş gibi geliyordu.
Jungkook'u hatırlayınca biraz daha hüzün çöktü üstüne. Kırmıştı fazlaca onu.
"Her şey onun için." diye geçirdi içinden.
Her şey onun için...
...
Jungkook
Elimdeki çiçekleri mezarın başına bıraktım. Kendimi suçlu hissediyordum. İlk defa aksatmıştım Seokjin'e gelmeyi. Eksikliğinin azalıyor gibi olmasındandı belki.
"Merhaba, nasılsın, umarım iyisindir. Özür dilerim ben ihmal ettim seni biraz. Yalan söylemeye gerek yok öyle değil mi. Çok kötüyüm. Yeniden her şey bitmiş gibi hisettiğim noktaya geldim. Taehyung benden uzaklaşıyor ve ben bunun nedenini bile bilmiyorum. Önceki sefer geldiğimde ona nasıl açılacağımı anlatmıştım sana öyle değil mi, şimdiyse arkadaşım olarak kalması için yalvarıyorum Tanrı'ya. Buna bile razıyım. Uzun zaman sonra sığınabildiğim tek kişiyi de kaybedemem. Bir kez daha olmaz. Yapamam Seokjin, dayanamam. Güçlü biri değilim ben. Hiç olmadım. Biliyorsun sen de. O kadar güçsüzüm ki yanına gelmeye çalışamadım bile. Mecalim yoktu. Ruhum elinde bastonla ayakta duramıyor, bedeniminse bir önemi yok zaten. Beni tüm benliğimle gençleştiren ve güçlü hissettiren tek kişiyi kaybediyorum. Anlıyorsun değil mi Seokjin. Üstelik yine o kadar güçsüzüm ki bunun nedenini bile sorgulayamıyorum. Güçsüzlüğüm, korkumun yanında küçük kalıyor elbet. Ama ikisi hep yan yana. Beni düşürmek için ellerinden geleni yapıyorlar."
Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Ağlayarak konuşunca boğazım ağrıyordu. Sertçe yutkundum biraz olsun bastırabilmek için.
"Gücümü toplamaya çabalıyorum. Bunu Taehyung için yapıyorum. Yeniden aramızdaki mesafeyi kısaltabilmek adına. Umarım başarabilirim Seokjin. Bana şans dile. Olur mu?"
Alnımı toprağa dayadım ve ne zamandır uyumadığım yerde uykuya daldım.
Fark ettiyseniz sık bölüm atıyorum şu sıralar. Bu tamamen ilhamla ilgili bir durum. İlham gelince hemen yazıyorum zaten. Her neyse umarım beğenerek okumuşsunuzdur. Sizi seviyorum.
(Yorum belirterek okumanız benim için çok önemli, lütfen yorumlarınızı eksik etmeyin.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Diary | Taekook ✓
FanfictionJeon Jungkook hayran olduğu ünlü modelin dmlerini günlük gibi kullanırken fark edileceğini hiç hesaba katmamıştı.