-13-

534 83 2
                                    

Oda tekrar sessizliğe bürünmüştü. Kimse nefes almıyor, hiçbir kas hücresi hareket etmiyordu. Niel yavaşça elini Alessi'nin beline koydu, donmuş bedeni ile arkalarında tüm heybetiyle duran dehşetin arasına geçti.

İkisi de arkalarını dönmek zorunda olduklarını biliyordu, onları bekleyen sonu karşılamak zorunda olduklarını biliyordu. Niel Maya'nın zamanında kaçmış olmasını diliyordu. Odaya doğru gelenleri gördüğünde yeterince hızlı hareket edip kaçabilirdi, yakalanmış olmasını istemiyordu.

Arkasını ilk dönen Niel oldu. Alessi de derin bir nefes aldıktan sonra Niel gibi yavaş hareketlerle arkasını döndü ve onu bekleyen manzaraya gözlerini dikti.

Annesini öldüren adam da karşılarında dikiliyordu. Aynı siyah uzun tabanca yine aynı ürkütücülüğü ile bu sefer Maya'nın başına dayanmıştı. Alessi'nin kalbini artık heyecan ve endişe değil intikam ateşi dolduruyordu. Bundan haftalar önce ölmesi bile umrunda olmayacak olan bir kişi için şimdi farklı hissediyordu, onu ne olursa olsun koruyacaktı. Aynı tabancadan çıkan küçük merminin sevdiği birinin daha canına almasına izin vermeyecekti.

Ellerindeki silahları ile hazır bir şekilde duran takım elbiseli adamların arasından biri öne çıktı yavaş adımlarla. Yüzünde pis bir sırıtma ile karşılarında dikilen gençlere bakıyordu. Diğer adamlardan farklı olarak parlak lacivert bir takım elbise giyiyordu, sol yakasında küçük bir Amerikan bayrağı parlıyordu.

"Ne kadar acemice." dedi Senatör Brice tıslar gibi. "Benim haberim olmadan bu odaya girip bu kasayı açabileceğinizi mi düşündünüz?"

Alessi Niel'ın uzun bedenin arkasından biraz yana çıktı görüş kazanabilmek için, Senatör'ün gözünün içine bakmak istiyordu. Niel karşısındaki adamların her bir hareketini dikkatlice incelerken yine de kolunu kaldırmıştı, Alessi'yi savunmasız bırakmak istemiyor gibiydi.

"Kolyemi almak için her şeyi yaparım. Gerekirse evine bile girerim."

Senaör Brice küçük bir kahkaha attıktan sonra mavi gözlerini Alessi'nin mavi gözlerine dikti. Bir süre genç kızın açık sarı saçlarını ve yumuşak yüz hatlarını inceledi.

"Alcyone'a çok benziyorsun."

"Annemin adını ağzına alma!" diye haykırdı Alessi tüm gücüyle. Öne çıkıp adamın boğazına yapışmamak için zor tutuyordu kendini.

"İyi ki babana çekmemişsin." dedi Senatör aynı ses tonu ile, sanki Alessi'nin haykırışını duymamış gibiydi. "Gerçi güzelliğini annenden almana rağmen beynini o salak adamdan almış olman o kadar üzücü ki."

"Babam senden zekiydi."

Senatör Brice elini takım elbisesinin iç çebine soktu. Havaya kaldırdığında kalın parmaklarından sarkan zincirin ucundaki büyük akuamarin taşı odanın ortasında parladı. Alessi'nin kalbi heyecanla daha da hızlı artarken mavi gözleri büyülenmiş gibi büyüdü. Kolyesi ondan bir kaç adım uzaktaydı, uzanıp almak istiyordu.

"Baban bu taş için ölecek kadar salaktı."

Alessi sağlam elini Niel'ın koluna koyma ihtiyacı duydu, Niel kolunu uzatarak arkasını dönmeden düşmesin diye tuttu onu. Odanın etrafında dönmemesi için hızlı hızlı kırpıyordu taşa odaklanan gözlerini.

"Babam öldü mü?" diye sordu fısıltıyla. Annesinden sonra babası da mı terketmişti onu? Belki annesinden önce ölmüştü babası, onları terkettiğinde belki de ölüme gitmişti. Karşısında duran hırsız Alessi'den daha çok şey biliyordu. Kendi ailesi hakkında, canından öte olan insanlar hakkında hiçbir şey bilmiyordu ve öğrendikçe kalbi büzüşerek küçülüyor gibi hissediyordu. Elinden hiçbir şey gelmiyordu. Hafızası yeni bilgiler edinirken kalbi sürekli parçalanıyordu.

"Hiçbir şey bilmiyorsun." dedi Senatör Brice, gözlerini devirirken taşı tekrar ceketinin iç cebine koydu.

"Ailen çok yetenekliydi fakat görünüşe göre ikisi de seni eğitmemiş, dünyadan haberin yok. Bu kadar güçlü iki kişiden senin gibi zayıf bir çocuk ortaya çıkması çok acı. Baban kendini zeki sanarak tüm ömrünü gücünü taşa aktarmak için kullandı. Taş Koruyucusu olan annen Alcyone için taşı çok güçlü kılmaya çalıştı. Bilmiyordu ki bu saçma deney canına mal olacaktı."

"Annem Akuamarin taşının koruyucusuydu."

Alessi düşündüğü şeyi dile getirdiğini Senatör Brice'ın onaylayan sesini duyunca farketti. Akuamarin onun için oldukça değerli olmuştu çünkü kanında annesinden gelen bir güç dolaşıyordu. Tanrılar tarafından verilen gücün bir parçası onun da damarlarında dolaşıyordu, çok küçük bir parça olsa da. Bu yüzden taş yanında olunca kendini daha iyi hissediyordu, bu yüzden ailesi gibi o da taşı koruması gerektiğini hissediyordu.

Kendisi taş koruyucu olmasa da annesinin ona verdiği görevi yerine getirmeliydi. Annesinin son sözleri 'Babanı koru.' olmuştu. Babası taş için canını vermişti, annesi de taş için canını vermişti. Alessi ne olursa olsun taşı geri alacaktı, babasını korur gibi taşı koruyacaktı. Bunu ailesine borçluydu, bunu yapmalıydı.

Boynunda asılı duran küçük akuamarin taşının gücünü damarlarında hissediyordu artık. Kafasını hafifçe öne eğdi, ince kaşlarını çattı.

"Ailemin başladığı devam ettireceğim. O taşı senden alıp koruyacağım."

Alessi'nin güçlü ve tehditkar sesine karşı Senatör Brice yine kahkaha attı, bu seferki öbüründen daha büyük ve gürdü.

"Peki bu konu hakkında ne yapacaksın?"

"Savaşacağım!"

Senatör Brice ceketinin düğmesini ilikledi ve yarım bir şekilde arkasını döndü, sanki odadan ayrılacakmış gibi. Tamamen dönmeden önce Alessi'ye bir bakış attı.

"Seni öldürmeden önce bir şey söyleyeyim." dedi yan duran vücuduyla omzunun üstünden bakarken. "Taş Koruyucu'ların yaratıldığı zamanlarda, Antik Yunan'da ünlü bir yazar vardı Herodotus adında. Tam sana uygun bir sözü var. 'Tüm insan kederlerinin en nefret dolu olanı, gerçeği bilmek ancak olay üzerinde gücünün olmaması.' Sen de şu an nefret dolusun ama bana değil, gerçeği bildiğin halde hiçbir şey yapamayacak olmandan dolayı. Savaşamadan birazdan ailenin yanına gideceksin ve o güzel kolyeniz de bende kalacak."

Adamlarını odada bırakırken arkasını döndü ve odanın kapısına doğru yürümeye başladı pahalı ayakkabılarının topuklarını yere vura vura.

"Babana benden selam söyle!"

Senatör'ün sesi otelin koridorundan odaya dolarken odada kalan diğer takım elbiseliler silahlarını daha da sıkı tutmaya başladı. Hepsi ateşe hazırdı ve hedeflerinin kaçacak hiçbir yeri yoktu. Niel bedenini Alessi'nin önüne geçirdi, onu tamamen arkasına sakladı. Bu odadan bir şekilde çıkmaları gerekiyordu. Gözleri karşında görevlerini yapmaya hazır görünen adamlara dikilmişken beyni hızla bir plan bulmaya çalışıyordu.

Alessi Niel'ın kolunun altından annesini öldüren esmer adama sert bir şekilde baktı. Kolu Maya'nın narin boynuna dolanmışken silahını pis bir sırıtma eşliğinde kahverengi saçın arasına daldırmıştı. Maya'yı vururken Alessi'nin gözlerinin içine bakmak istiyordu, tıpkı annesini öldürürken yaptığı gibi.

Akuamarin ✔ #Winterfest2020Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin