"Masal bana kızsada kısa bir süre hiçbir şeyimi ona anlatmadım. Ama çok ısrar edip beni tehdit edince anlatmak zorunda kaldım. (Tehdit dediğim ise öyle kötü birşey değil. Sadece bir daha seninle konuşmam, küserim gibisinden.) Zaten sonra herşeyi birbimize anlatmaya devam ettik. Tahminimce gününün sadece 10 saatni kendine ayırıyordu. 8 saati uykuydu kalan iki saat sadece onundu. O 2 saatte ise genel olarak bana gelirdi veya ben ona giderdim." Ben bunları anlatırken tercüman dediklerimi dinliyor ve tercüme ediyordu. Khon ise hiç istifini bozmadan hem beni hem de tercümanı dinleyebiliyordu. Tercüman beni anlamıştı. Jhon'nun soruların da bazen o cevap veriyordu. Tercüman bayanı sevmiştim. Bana devam et diye işaret edince kaldığım terden devam ettim.
"Masal ölmeden üç gün önce bir kağıda Jhon'nun yanına gideceği zaman onunla neler yapacağını yazmıştı. Çok tatlı hayalleri vardı. Onu da hayallerinide bozan , başlatan gibi Jhon oldu." Dedikten sonra Jhon'a sevgilisini sordum onların diliyle. Bana resmini gösterdi tercüman hanım.
"Onun yüzünden"dedim. Jhon sinirli bir sima ile bana bakıp;
"Onun ne suçu var ki?"dedi.
"Masal onun yüzünden öldü" diye bağırdım. Ben bunları söylerken tercüman çevirisini yapıyordu.
"Eğer sen ve Anna Slow denen o kadın birlikte olmasaydınız Masal size kinlenip kendini öldürmeyecekti." dedim. Jhon şaşkın bir şekilde yüzüme bakarken ben ise bağardığım için çok utanmıştım. Jhon;
"Peki şimdi benden ne istiyorsun?"diye sordu. Ben ise utana sıkıla ona söylemiştim.
"Masal ölmeden önce bir yazı daha doğrusu bir vasiyet bırakmıştı. İstediği ise sen...seni cenazesinde istiyordu. Ama cenazeye getiremedim seni. Eğer gelmek istersen seni kabrine götürmek istiyorum."dedim. Elerimin titriyordu. Parmaklarımı birbirine sürterek kontrol ediyordum titremeyi.
Jhon bana bakıp"Üzgünüm sana yardımcı olamam" dedi. Zaten hemen kabul etmesini beklemiyordum. Şaşırmamıştım, üzülmüştüm. Ama pes etmeyecektim. Ne olursa olsun Jhon Türkiye ye gelecekti. Son noktayı koymuştum. Ya gelecekti ya da gelecekti...