22.Bölüm

11 1 0
                                    

Çarşıda gezinirken,gözümün takıldığı bir takıcı dükkanıydı yine. Takıları çok seviyorum da ben. Camın önünde duran bir kolyeydi. Osmanlı da bayanların taktıkları takılara benziyordu. Yakutlarla çevrili, kenarları elmaslarla işlenmiş gümüşlele çevrili harika bir kolyeydi. Takılardan pek hoşlanmayan annem ise yüzüme bunlatıcı bir yüz ifadesi ile bana bakıyordu. Takı takmayı sevmezdi. Ama biricik kızını kırmamak için takardı. Beni üzmeyi sevmediği için takıları takmak zorunda kalırdı.

Kolyeye hala büyük bir hayranlıkla bakarken, annemim "Ahh! Yine mi? " diye tısladığını duydum. Umursamadım her zaman ki gibi. Annemi seviyorum. O benim birtanem ama takı ve giyim konusunda bana karışmaya korkardı desem yeridir. Özgürlüğüme düşkün biriyim. Annem de bunu bildiği için genellikle bana karışmazdı. Bu konuda kendimi şanslı hissediyorum. Bu arada belki babamı merak ediyorsunuzdur. Annem ve babam ayrılar bir süredir. Ama bir yorum yapmam gerekirse ben annemin yandayken halimden gayet memnunum. Babam biraz sıkıcı. Ve bağımsızlık olayına pek sıcak bakmaması, beni ondan daha da soğutuyordu belki ama yine de babamdı. Benim bu dünyaya gelmemde elbette bir katkısı olan babam. Onu sevmiyorum demiyorum ama çok fanatiği olduğumu da söyleyemem. Annemin yanında kendimi daha rahat hissediyorum. Ikimiz de birer bayanız ve özel durumlarımızı rahat bir şekilde paylaşabiliyoruz. Annemle aramızdaki bağın güçlü olduğuna inanırım hep. O beni bırakmaz ben de onu. Zaten bu dünya da "seni bırakmam" sözüne inandığım tek kişi annem. Iyiki benim annemsin.

Gelelim takıldığım kolyeye. Gerçekten göz kamaştırıcı bir güzelliği vardı. Annem sağımdan Jhon solumdan bunalmış bir şekilde yüz ifadesi ile bana bakarken, bende her iki tarafıma bakıp sırıttım. Onlar ise hiç bozuntuya vermeden o sıkıcı bakışı tekrar ettiler. Sıkıldım ama ben bu yüz ifadesinden. Kafamı yola çevirdim ve;

"Hadi gidelim!"dedim. Annem emin olmayan bi ifade ile bana baktı.

"Emin misin?"diye sordu. Tabiiki değilim. O kolyeyi sabaha kadar seyredebilirdim ama sıkılmışa benziyordu ikiside. Bu yüzden emin olmak zorundaydım.

"Evet eminim. Hadi gidelim. ". Annem hala bana bakıyordu.

"İstiyorsanız kalabiliriz. Benim için hava hoş" diye söylendim.

"Yok yok gidelim hadi."diye kabul etti. Yola devam ediyorduk. Annemin sağında kurulu olan gümüşcünün birine göz atmak için girdik. Işte annemin vazgeçilmezi de bunlar. Açıkçası bende seviyorum gümüşlükleri ne yalan söyliyeyim. Pırıl pırıl. Evimize hareket katan aksesuarlarımızdan sadece bir türü bu. Evimiz aksesuar ile çevrili. Her yer ışıl ışıl. Bu da evimize hareket getiren bir bölüm. Ha birde unutmadan: evimiz de ailemizin - sadece ben ve annemin- bir çerçeve bölümümüz var. Ben ve annemin resim ve fotoğrafları ile dolu. Ama annemin yanında gümüşlüklerin farklı bir değeri var. Bu tamamen ona özgü birşey. Seviyor işte. Ben nasıl takılara aşıksam o da gümüşlüklere öyle. Anlıyorum yani onu.

Biz orda oyalarnırken bir takım bağırışlar ve çığlıklar geldi. Arkamı döner dönmez John ve etrafını kapatmış olan kızları görmemle şok oldum. Bunlar ne ara gelmişlerdi, ne zamandan beri burdalardı, biz nasıl fark etmemiştik. Aklımı sorular kemirirken, aniden yere yapıştım. Yüzümü kaldırdığımda bir kız mahcupca suratıma bakıyordu.

"Ö-özür dilerim."dedi endişeyle.

"Önemli değil de sen de mi John için geldin?"

"Evet. Görünce bir resim çekinmek için geldim. Sende mi?"dedi. Bir anlık gülme isteği geldi ve dudaklarım kıvrıldı. 'Ben John ile aynı ev de yaşıyorum ya ne diyon sen' diyelim geldi. Ama sustum.

"Hayır biz annemle aksesuar bakıyorduk."

"Hmm anladım. Peki artık yerden kalkacak mısın?"dedi, ikimiz de güldük. Doğruldum. El sıkıştık. Bana bakıp ismini söyledi.

"Ben Dolunay. Senin ismin?"deyince ben de ismimi söyledim.

"Ben de Sıla."dedim ona karşılık olarak. " Memnun oldum."deyip. Sıcacık gülümsedi. "Ben de"deyip onun gülüşüne eşlik ettim. Konuşup tanıştık. O da bu sene lise son sınıfmış. Ben de öyleydim. Çok sıcak ve eğlenceli bir kızdı. Ama onunla arkadaşlık kurmali mıydım bilmiyordum. Çünkü beni Jhon Swift'in herhangi bir hayranı sanıyordu. Jhon ile aynı evde kaldığımı, benim Fiillandia da ki maceramı bu zamana kadar olan herşeyi bilmesi gerekiyordu o zaman.
Ama onun gibi sıcak bi dostluğa bu aralar ihtiyacım vardı. Şaşıracaktı. Ama karşı çıkacağını sanmam. Ne de olsa koskoca tanınmış bir aktör. Elbette onunla tanışmak isterdi. Jhon ile tanıştırabilirdim. Ama bunu ilk önce Jhon ile konuşmalıyım. Umarım o da karşı çıkmaz ve hem Dolunay'ı mutlu edebilir hem de kendime yeni ve dağılmaz bir dostluk kurabilirim.

ÖLÜME AŞIK OLMAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin