─「 The Champion: ATLANTIS 」─
― ― ― ― ―
♪ # Stephen, Crossfire
― ― ― ― ―
「 XVIII 」
Katili Ben Yarattım― ― ― ― ―
Mayıs 2015
Manhattan, New York― ― ―
Ruh, hastalanır mıydı? Eğer hastalanıyorsa, nasıl olurdu?
Beden pekâlâ hastalanırdı, bunun örneklerini herkes etrafına birkaç dakika bakınca görebilirdi. Peki ya ruh? Ruhumuz da hastalanır, incinir, kırılır mıydı?
Cevap basitti; elbette. İnsanın bedeni gibi ruhu da hastalanabilirdi.
Ruh ve beden çok benzerdir aslında. Biri olmadan diğeri var olamaz, tıpkı gece ve gündüz gibi. Birbirlerini tamamlarlar. Daha önce hiç bedeni olmadan ortalarda dolaşan bir ruh görülmüş müydü? Ya da ruhu tam anlamıyla bedenini terk etmiş bir insan? Kim görmüştü o insanı sokakta canlı gibi yürürken?
Beden ve ruh birbirini bir araya getiren, işlerin yürümesini birlikte sağlayan iki kardeş olarak düşünülebilir ya da bizim bağlamımızda baba ve kızı olarak. Beden hastalanınca ruh acı çeker, tıpkı bir babanın hastalanmış kızının acısıyla kıvranması gibi. Ruh hastalanınca da beden yeme içmeden kesilir, tıpkı babasını yitiren kızın düştüğü o vahim ve içler acısı hal gibi.
Ruhun da beden gibi çeşit çeşit hastalıkları vardır, bunlardan birine ve en sık görülenine depresyon ismi verilmiştir mesela.
Peki, neydi depresyon? İnsanın yatağına yatıp acıdan kıvranarak ağlaması ya da daha yaygın görüşle battaniyeye sarılıp çikolata yemek ve romantik filmler izlemek mi?
Cevap, oldukça büyük bir hayırdı. Kocaman, beş harfli bir hayır. Depresyon, çok fazla acı hissetmekle ilgili değildi.
Depresyon, hiçbir şey hissedememekti. Tüm renklerin solması, oksijen ve karbondioksitin bedeninize giriş ve çıkışının hiçbir şey ifade etmemesiydi. Koskoca bir hiçlik, boşluktu. O nefesi yaşamınızı sürdürmek için değil, doğaya geri verip kısır döngüyü sürdürmek için almaktı. O döngüde sıkışıp kalmıştınız çünkü. Zinciri kıracak gücü bulamıyordunuz, çünkü aramıyordunuz.
Eğlence hissedilmezdi. Eskiden sevdiğiniz ve bağırarak söylediğiniz tüm o şarkılar değişirdi. Aslında görünüşte her şey aynıydı ama siz artık aynı bakmıyordunuz. Dünya onu anlamlı, yaşamaya ve korumaya değer her şeyini kaybetmiş gibi olmuştu.
Size daha önce anlamlı gelen sözlerde ne buluyordunuz?
Bu sorunun cevabı koca bir boşluktu, her saniye içine çekildiğiniz ve boğulduğunuz boşluk gibi. O sonsuz hiçliğin içine çekilişinizi engellemek için çaba gösterememekti depresyon.
Çok fazla acı içinde zaman geçirmenin sonucu uyuşukluk, felçtir. Zihniniz, duygularınız felç olur ya da uyuşur. Tıpkı çok fazla acıyan bacağınızın uyuşması ya da kalbinizdeki bir acıdan dolayı kolunuza giden damarların tıkanması sonucu hissettiğiniz uyuşukluk gibi. Zihniniz daha fazla acıyı kaldıramaz, fakat ondan kurtulamıyordur da. Bu yüzden hissetmemeyi seçer. İşte bu nokta, depresyonun içeri daldığı noktadır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATLANTIS
ФанфикKaranlık ve aydınlık birbirine hizmet eder, birlikte var olur. Bu yüzden aydınlık yok olduğunda beraberinde karanlık da yok olur, tıpkı karanlık yok olduğunda beraberinde aydınlığın da yok olacağı gibi. O, titanyumdu. İçinde aydınlığın da karanlığın...