─「 The Champion: ATLANTIS 」─
― ― ― ― ―
♪ # Black Sabbath, Paranoid
― ― ― ― ―
「 IV 」
Azizi Oynayan Günahkârlar― ― ― ― ―
Nisan 2014
Boston, Massachusetts― ― ―
"Bu benim hayatımın çalışması," dedi Tony neredeyse tamamlanmış olan Atlantis Grade Alfa'ya bakarak. İki aydır Astrea ile aralıksız bu zırhın üzerinde çalışıyorlardı ve Tony kızına normal şartlar altında birkaç gün içerisinde bitecek olan bu zırhın üzerinde neden bu kadar uzun süre çalıştıkları sorulsaydı vereceği cevaptan adı kadar emindi; babası ve bitmek bilmeyen paranoyaları.
Evet, gerçekten de Astrea kollarını göğsünde birleştirir ve o çok bilmiş okyanus gözlerini üzerinize dikerek bu cümleyi bir saniye düşünmeden söylerdi. Haklı da çıkardı üstelik.
"Bu gerçekten benim hayatım boyunca yaptığım en önemli çalışma, Astrea," dedi Tony kızına ciddiyetle bakarak. "Şaka yapmıyorum. Bu zırh seni koruyacak, en iyisi ve en güçlüsü olmak zorunda. Bir aydır bu yüzden uğraşıyorum. Neredeyse yirmi yıldır uğruna savaştığım şey için."
Genç Stark sessiz kaldı. Babasının neden bu kadar uğraştığının elbette farkındaydı. Gerçekler gözünün önündeydi fakat bu gerçekler bilimsel değildi, duygusaldı. Pek iyi olduğu bir konu sayılmazdı duygular. Hakkında bilgi sahibi olmadığı bir konuda da kendisini söz hakkına sahip görmezdi Astrea, bu yüzden sadece babasına bakmakla yetindi.
Astrea kendisine duygusal konuşmalar yapıldığında mavi gözlerini karşısındaki kişinin tam göz bebeklerine dikerdi. Tony de defalarca karşılaşmıştı bu durumla, kızının gözleri kendisine anlatılan duygular karşısında uçsuz bucaksız bir okyanus gibi olurdu. Yüzeyde hiçbir şey göremezdiniz, derinlerde bir şey olup olmadığından emin olacak kadar da dibe asla dalamazdınız.
Yine boş bakışlar karşılamıştı Tony'yi. Astrea Stark otistik savant olan bir dehaydı, aleksitimi yani hissizlik de otizmin yanında adeta bir promosyondu. Resmi bir tanı konulmasa da aleksitimi sebebiyle ortaya çıkan sosyal problemler genç kadını zamanla sosyofobik birine dönüştürmüştü. İnsanlara güvenmezdi fakat onlardan korkmazdı da.
İçinde aydınlıktan çok, ışık ve sesin yayılmadığı karanlık bir uzay boşluğu olduğunu söylemişti Astrea, Tony kızının kurduğu bu cümleyi asla unutmuyordu. Bu da duruma dair sayılı konuşmalarından biriydi zaten, küçük Stark bu konuları konuşmayı ret ediyordu çoğunlukla.
Astrea gerçekten zor bir insandı. Güven problemleri çok yoğundu. O kendisine has cehenneminde yaşıyordu adeta. Asla durmayan, susmak bilmeyen bir zihne sahip olmak çok zorlayıcı bir durumdu, gözünden hiçbir şey kaçmazdı genç kızın. Karşısındaki insana baktığında onu yıkacak parçaları görürdü ve yıkmaktan da çekinmezdi. Duyguları anlamasa da zamanla insanları okumayı, zayıflıklarını görmeyi öğrenmişti.
Kendisine bakan kızını izledi Tony bir süre, Astrea bir yerlere dalıp gitmişti. Kim bilir hangi icadını geliştiriyordu kafasında o anlarda, Tony istemsizce tebessüm etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ATLANTIS
Fiksi PenggemarKaranlık ve aydınlık birbirine hizmet eder, birlikte var olur. Bu yüzden aydınlık yok olduğunda beraberinde karanlık da yok olur, tıpkı karanlık yok olduğunda beraberinde aydınlığın da yok olacağı gibi. O, titanyumdu. İçinde aydınlığın da karanlığın...