[ ⭑ 27 ] :: Şeytanla Pazarlık

280 31 14
                                    

The Champion: ATLANTIS

― ― ― ― ―

♪ # Vorsa, self destructive

― ― ― ― ―

XXVII
Şeytanla Pazarlık

― ― ― ― ―

Mayıs 2016
Loch Lomond, İskoçya

― ― ―

Karanlık.

İçi, kapkaranlıktı.

Anıları bölük pörçüktü. Hatırlayabildiği sesler vardı, ama bazı şeyleri kendini zorlasa bile yerine oturtamıyordu. Önüne koyulmuş olan bitki çayını yaklaşık yirmi beş dakika önce içmiş olmalıydı, ulaşmasını beklediği ısı çayı terk edeli yirmi beş dakika oluyordu. Umurunda bile değildi, tıpkı farkında olmadığı gibi.

Odaya giren kişinin kim olduğunu görmek için kafasını kaldırdığında camgöbeği gözlerle yüzleşti. Arden Diana Rogers, canlı bir tebessümle kendisine bakıyordu. Karşısındaki tekli koltuğa oturduğu anda gözleri içilmemiş ve buz gibi olmuş bitki çayına dikildi, gülüşü çatılan kaşlarıyla gölgelendi. "Çayını içmemişsin."

Astrea, gözlerini yeniden diktiği boşluktan ayırmadı. Diana, duyduğunu ama cevap verecek kadar umursadığını fark etmişti. Tony'nin anlattıkların anımsadı, sanırım bu durum otistik bireylerde sık sık yaşanan bir şeydi. Cevap vermemesini kişisel almadı, sakince gülümsedi. "Çaydan tekrar getireceğim ve bu defa içeceksin, uyumana iyi gelecek. Dört gündür gözünü bile kırpmadın."

Diana'nın söyledikleri dikkatine yakalanmıyordu çünkü içinde çok büyük bir savaş vermekle meşguldü. Yaşanan olaylar dizisini mantığına oturtmaya çabalıyordu. Oturduğu yerden kalkıp koridora çıkarken arkasından seslenen Diana'yı, kendisini koridorda gören doktor ve bilim insanlarını umursamadı. Yalnızca toplantı salonuna ilerledi ve kimseyi umursamadan kapıyı açıp bedenini odaya soktu, gözlerini diktiği yerden kendisine bakan babasına bir saniye değdirmesi adamın yerinden kalkıp kızının peşine gitmesi için yeterliydi.

Astrea'nın adımları kalenin önündeki kayalıklara gidiyordu. Gözleri okyanusa bakarken, Tony'nin kendisine baktığını biliyordu. "Konuşmamız yarım kaldı," dedi Tony'yi ürküten bir sesle.

Asgari düzeyde kullanılan kelimeler, temastan kaçınan gözler, ifadeden yoksun bir yüz, dokunulsa yere düşüp parçalanacakmış gibi titreyen bir beden.

"Konuşmayı tamamlamak istiyor musun gerçekten?"

Soruyu havada bıraktı. Tony, durumun gittikçe daha da kötüleştiğini biliyordu. Ne yapması gerektiğini de. Konuşmaları gerekiyordu, konuşmak zorundalardı. Astrea tüm hikayeyi babasından dinlemeliydi.

"Hatırlayamıyorum," dedi Astrea babasının sorusunu cevaplamamayı seçerek. Bir yandan da üzerindeki hırkanın iplerini çekiştiriyordu. Tony devam edeceğini bildiği için sustu. "Ben ölmeden önce ne konuşuyorduk hatırlayamıyorum."

Ben ölmeden önce.

Kaç kişi hayatında bu cümleyi kurabilirdi ki?

Mecali olsa buna gülebilirdi.

ATLANTISHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin