Arkadaşlar medyada Melissaların villası ve benim severek dinlediğim bir şarkı var dinlemenizi tavsiye ederim. Satır arası yorum yapmayı unutmayın. İyi okumalar...
Medya Şarkısı: Tuğkan - Kusura Bakma
Şehre vardığımızda ilk olarak güzel bir villa bakmaya başladık. Bize uygun bir villa bulduğumuzda direkt satın aldım. Ev için eşya almamız gerekti. Bu yüzden hep birlikte bir alışveriş merkezine doğru yola çıktık. Herkes kendi odası için eşyalar, kıyafetler aldı. Diğer odalar için ise ben hepsini teker teker seçtim.
İşimiz bitince arabaya bindik ve eve doğru yola çıktık. Yarım saat sonra ev eşyaları gelince çalışanlara yerleri gösterdim ve eşyaları yerlerine koymalarını bekledim. Batuhanlar ne kadar mahcup olduklarını dile getirse de yalandan kızıp sorun olmayacağını söyledim.
İşleri bitince onlara para verip gönderdim. Villa üç katlıydı. Birde çatı katı vardı. Üst katta benim, Tuğba'nın ve Batuhan'ın odası vardı. Bir alt katta spor salonu, oyun salonu birde sinema salonu yaptırmıştım. Giriş katında ise salon, mutfak ve 2 tane misafir odası, lavabo vardı. Çatı katında ise küçük bir tane kütüphane yapmıştım. Köşelerde ise küçük puf koltuklar vardı. Bahçe oldukça büyüktü. Bahçenin ortasında da bir havuz vardı.
Hepimiz yorgunluktan kendimizi koltuklara atmıştık. Batuhan konuşmaya başlayınca ona döndüm. "Sakıncası yoksa bir şey soracağım." dedi. " Tabii sor." "Bu kadar parayı nereden buldun?" dediğinde "Yıllık birikim." diye yanıt verdim. O da fazla kurcalamadan başka bir şey demedi. Karnımın çok aç olduğunu anladığımda içimdeki kurt şaha kalkmadan hemen ayağa kalktım ve "Yemek sipariş edelim." dedim.
Tuğba: "Evet ya çok açım ben." dedi. Batuhan'da bizi onaylayınca telefonunu çıkarıp pizza sipariş etti. Yarım saat sonra kapı çalınca Batuhan ayağa kalkıp kapıya gitti. Bende arkasından gidince hemen parayı uzatıp verdim ve kapıyı kapatıp içeriye girdik. Batuhan bana dönüp "Bu her zaman böyle olmayacak. Ben yarın kendime iş bakmaya gideceğim." deyince ona döndüm.
"Ölene kadar param yeter bize, ne çalışması. Zaten harcamıyordum. Dert etmeyin." dedim. "Nasıl dert etmeyelim tüm her şeyi sen alıp ödüyorsun. Bizim yaptığımız sadece sana yük." dediğinde "Bana yük olmuyorsunuz sizin sayenizde bu şehirde yalnız değilim ve benimle arkadaş olmanız beni çok mutlu ediyor." dedikten sonra susup pizzamızı yemeğe başladık.
Yemekler bitince onlara dönüp "Sizi daha yakından tanımak istiyorum." dedim. Tuğba'ya dönüp "Başla." dedikten sonra Tuğba anlatmaya başladı.
"Adım Tuğba soyadım Karahan. On yedi yaşındayım. On birinci sınıfa geçtim. En sevdiğim renk mor. Ailemizi ben dört yaşında, abim beş yaşında iken kaybettik. Sonra da bizi yetimhaneye verdiler. Bizi evlat edinen üvey babamız da Onur Karahan. Kendisi mafya olur. Beni evlendirip daha zengin olacaktı. Abimi de ayak işlerini yapması için evlat edindi zaten. Sonunda oradan kurtulduk. Gerçekten çok sevindim. Çok teşekkür ederim sana." dediğinde içten bir şekilde gülümsedim.
Sonra Batuhan konuşmaya başladı. "Adım Batuhan soyadım Karahan. On sekiz yaşındayım. Bu sene sınıfta kaldığım için on birinci sınıfı tekrar okuyacağım. En sevdiğim renk ise siyah." diye kendini tanıttı. İkisi de gözlerini dikmiş bana baktığında sıranın bana geldiğini anladım ve konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON MELEZ
FantasyAilesi öldüğünden beri yaşadıkları yeri terk etmişti ve Türkiye'ye gidip büyü ile yaptığı kulübesinden yıllardır çıkmıyordu. Uzun süredir insanlarla karşılaşmıyordu. Ailesini çok özlüyordu. Onlar öldüğünden beri kendini kulübeye kapatmıştı. Ama artı...