Bölüm Şarkısı--> ^o^ Hande YENER= Bela ^o^
KEYİFLİ OKUMALAR...
Yüzümde durduramadığım bir gülümseme ile karşımdaki manzaraya baktı. Min Seon, yatakta uzanır bir vaziyetteydi ve uzun kemikli elleri nişanlısı daha doğrusu yakında nişanlanacak olan kızın saçlarındaydı. Kızın bakımlı ve parlak saçları birbirine karışırken benim içeri girmemle bakışlarını bana yönlendirdi ikisi de. Ben gülmemek için kendimi zorlarken Min Seon, kızın saçlarını bırakıp omuzlarından itti. Yüzündeki şaşkın ifade ile o kadar sevimli görünüyordu ki gülümsememek elde değildi.
Kız, bir iki adım geriye tökezleyip yatağa tutundu ve saçlarını tutarak Min Seon'a döndü. "Adi herif." dedi başını ovarken. "Bunu senin yanına bırakacağımı mı sanıyorsun? Şimdi görürsün sen."
Kız saçlarını bırakarak hiddetle Min Seon'a yaklaşınca Min Seon doğrulup ayağını tuttu. "Ahh, ayağıma birden çok kötü bir ağrı saplandı. Buket yardım et lütfen."
Kapıyı kapatıp hızlı adımlarla Min Seon'a yaklaştım. Yüzüme ciddi bir ifade takmaya çalışarak ayağına baktım. "Neresine?" derken elimi ayağının üzerinde gezdirdim. Bir anda ne olmuş olabilirdi ki?
"Bak bak, yalan da söylüyormuş. Gerçekten hiç inandırıcı değilsin Min Seon'cuğum." Kız saçlarını düzelttikten sonra ellerini göğsünde birleştirip ayağıyla fayanslarda ritm tutmaya başladı. "İnanmayın ona, yalancının tekidir."
Başımı Min Seon'un yanı başında duran kıza çevirdim. Öfkeli gözleri her an zehirli oklar fırlatacakmış gibi Min Seon'a çevrilmişti. Kızıl saçları her ne kadar dağılmış olsa da harika görüntüsünden bir şey kaybetmemişti. Hafif kalkık küçük burnu öfkeyle soluyor, dolgun pembe dudaklarıyla bir şeyler mırıldanıyordu. Kusursuz fiziğiyle bir film sahnesinden çıkmış gibiydi adeta.
"Benim yalan söylediğim nerede görülmüş." Bakışlarımı Min Seon'a çevirince arkasında duran kızı çaktırmadan işaret ederek yüzünü şekilden şekle sokuyordu. Bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Yoksa gerçekten yalan mı söylüyordu. "Buket, lütfen bir şey yap." dedi kısık bir sesle. Verdiği mesajı anlamıştım gibiydim. Yanı başındaki kızdan kurtulmak için numara çeviriyordu galiba. İyi ama ne yapabilirdim ki ben? Aklıma kısa bir süre sonra gelen fikirle, "O zaman bir MR çektirelim. Ne olduğunu anlarız o zaman." dedim gözümü hafifçe kırparak.
"Evet evet, öyle yap lütfen. Çünkü çok ağrıyor."
"Tamam, ben tekerlekli bir sandalye bulup geliyorum hemen." Ayaklarını bırakıp tam arkamı dönmüştüm ki kolumda bir el hissetmemle durakladım. Min Seon kolumdan tutmuş, engel olmuştu.
"Tekerlekli sandalyeye gerek yok, senin yardımınla yürüyebilirim."
"İyi de ama..."
"Hadi hadi, tut elimi." Konuşmama fırsat bırakmadan koluma tutunup doğrulmaya çalışınca mecburen doğrulmasına yardım ettim. İyi de bu koca adamı nasıl taşıyacaktım ben?
"Peki tamam, sen gelene kadar ben burada seni bekleyeceğim Min Seon. Demiştim ben sana, kurtuluşun yok benden." Kız ellerini çözüp deri koltuklardan birine oturup ayaklarını üst üste atarak ellerini saçlarında gezdirdi yine. Canı fena halde yanmıştı anlaşılan.
"Daha çok beklersin." Kısık bir sesle söylese de duymuştum onu. Neden bu kadar birbirleriyle uğraşıyorlardı ki? Aynı çocuklar gibi, hem de koca çocuklar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ ÜLKE ARASI AŞK
ChickLitHayalperest bir doktorun hikâyesi bu. Hayatı hastane ve ev arasında geçiyordu ama o yine de hayallerine zaman ayırabiliyordu. Her gün uykuya dalmadan önce hep hayal dünyasına dalardı. Neler yapacaktı ileride, nerede yaşayacaktı, yanında kimler ol...