Medya---> Min Jung Wook
^0^ KEYİFLİ OKUMALAR ^0^
BUKET:
"Koza, kaldır şu başını artık Allah aşkına. Saatlerce bu şekilde duruyorsun ve bana hiçbir şey anlatmadın hala."
"Buket, nasıl kaldırayım ki başımı. Rezil oldum diyorum sana."
"Zaten sabahtan beri papağan gibi rezil olduğunu sayıklamaktan başka bir şey yapmadın ki." dedim masadaki bardağa uzanırken. Sıcak çaydan bir yudum alırken anlık olarak başını kaldırıp bana baktı ve hemen sonrasında eski pozisyonuna döndü. Başını, masaya uzattığı koluna yaslarken bu sefer de ayaklarını sallamaya başlayınca masadaki diğer bardağın da titrediğini gördüm. Koza'nın bu hareketlerine son vermesi lazımdı yoksa sıcak çayla her an yanabilirdi.
"Bari ayağını sallama, yanacaksın şimdi."
Bu sefer sözümü dinleyip ayaklarını sallamaya bıraktı ve ardından derin nefes çekti. "Ah Buket, rezil oldum."
Gözlerimi devirerek ellerimi göğsümde birleştirdim. "Bak Koza, eğer bir şey anlatmayacaksan gideceğim ben." Umarım bu dediğimi dikkate alıp neden rezil olduğunu söylerdi.
"Tamam tamam gitme, anlatacağım." Başını kaldırdığında dağılan saçlarını küçük bir hareketle düzeltti. Yanağında giydiği elbisenin izinin çıktığını görünce ufak bir kahkaha attım. "Koza, dövmelerine bayıldım."
"Ne dövmesi?" derken elini hızlıca kaldırıp yanağına götürdü. "Bugünü Koza'nın Rezillikleri diye ilan etmek istiyorum."
"Ben de ilk rezilliğini anlatmaya başlasan artık diyorum."
"Peki." dedi yüzüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken. "Hastane bahçesinde seni aradıktan sonra telefonumu çantaya koymaya çalışırken önümdeki basamağı göremedim ve tökezleyip ellerimin üzerine düştüm."
"Düştün mü? Ellerin ağrıyor mu şimdi?" Uzanıp eline bakmak istesem de Koza buna izin vermedi.
"Bir şey olmadı, sadece düştüm o kadar."
"Emin misin?"
"Evet, eminim Buket. Anlatırken araya girme lütfen, anlatmam bak yoksa."
"Peki peki." Elimi ağzıma götürüp 'sustum' işareti yaptım ve tekrar ellerimi göğsümde birleştirerek sırtımı sandalyeye yasladım.
"Nerede kalmıştık? Hıh, tamam buldum. Ben ellerimin acısıyla sövdüğüm basamağa oturduğumda yanıma birinin yaklaştığını gördüm ama dönüp bakmadım. Oturduğum basamakta ellerimi göz hizama getirip bakarken yanımdaki kişi uzanıp omzuma dokundu. İyi mişinis? diye tatlı bir şekilde bana seslenince onun Türk olmadığını anladım Çünkü farklı bir aksanla konuşmuştu. Ellerim o şekildeyken dönüp bana seslenen kişiye baktım. Bir de kimi göreyim?"
"Kimi?" diye sordum uzanıp bardağı elime aldığımda. Soğumuştu çay ve ben de hepsini içip tekrar masaya bıraktım.
"Jung Wook'cuğumu gördüm."
"Şaka yapıyorsun?" dedim şaşkınlıkla.
"Hayır, şaka yapmıyorum. Ciddiyim." Koza, başını sallayıp dudağını asarken tekrar derin bir nefes aldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ ÜLKE ARASI AŞK
Genç Kız EdebiyatıHayalperest bir doktorun hikâyesi bu. Hayatı hastane ve ev arasında geçiyordu ama o yine de hayallerine zaman ayırabiliyordu. Her gün uykuya dalmadan önce hep hayal dünyasına dalardı. Neler yapacaktı ileride, nerede yaşayacaktı, yanında kimler ol...