Medya---> ^^ Akif Asalı ^^
Maeu areumdaun mu?
Böyle bir ortamda söylenecek söz mü bu? Güzel. Böyle karmaşanın olması mı güzel anlayamadım. Neden öyle dedi ki?
Sedyedeki adam bu lafı söyledikten sonra tekrardan korumaya işaret vererek kulağına bir şeyler fısıldadı. Koruma başını sallayıp silahı beline soktu. Diğerlerine de silahlarını indirmelerini söyledi ve bana doğru yaklaşmaya başladı.
Adamın amacını bilmiyordum. Ne söylemişti ki ona silahını indirip yanıma geliyordu?
Korumayla aramda iki üç adım kalmıştı ki yanımdaki polisler engel oldu. Ben ise hiçbir şey yapmadan olanlara bir anlam vermeye çalışıyordum. Burada yaralılar var ve biz hiçbir şey yapamıyorduk. Durumlarının ciddiyetlerini bile bilmiyorduk. Ya bir şey olursa onlara? Hem onlar açısından hem de bizim açımızdan çok büyük sorunlar doğardı o zaman. Ne yapıp edip adamları ikna etmemiz lazımdı.
"Bakın." dedim Korece karşımda duran korumaya. "Böyle durmakla zaman kaybediyoruz. Hemen müdahale etmemiz gerekiyor. Eğer izin vermezseniz işler daha da zorlaşacak. Neden engel oluyorsunuz?"
"Üzgünüz hanımefendi." dedi adam başını aşağıya doğru indirerek. Ardından tekrar bana baktı. Yüzündeki ciddi ifade kaybolmamıştı hala. "Beyefendimize bir şey olsun istemiyoruz yalnızca. Eğer ona kötü bir şey olursa işte o zaman kıyamet kopar."
Bu bir tehdit miydi? Ama izin vermeyen onlar ve olacaklardan bizi mi sorumu tutacaklardı?
"İzin vermeyen sizsiniz. Biz yalnızca görevimizi yapmak istiyoruz. Buradaki kişiler size zarar vermeyecek. Merak etmeyin."
"Neler konuştuğunuzu bize de söyleseniz keşke." dedi yanımdaki polis. Allah aşkına, bu adam her zaman mı böyle agresifçe konuşuyor anlamadım. Zaten canım sıkkın, yorgunum uykusuzum. Bir de onun böyle konuşmasına sinir oluyordum.
"Sadece olayın ne olduğunu, neden izin vermediklerini anlamaya çalışıyordum memur bey. Olayı çözsem zaten size söyleyeceğim." dedim yanımdaki polise cevaben. Umarım sesimdeki hoşnutsuzluğu anlamıştır.
"Beyefendi yapacağınız müdahaleye izin verdi." dedi koruma ellerini önünde birleştirerek. "Yalnız bir şartla."
"Bir şartla mı? Ne şartıymış o?"
"Onu sizin tedavi etmenizi istiyor. Acele etmemiz lazım, çünkü kendini pek de iyi hissetmiyor."
Ben mi? Neden ben? Tamam, ilk müdahaleyi yaparım ama bugün çok önemli bir ameliyata girmem lazım. Gün boyu yanında duramam ki?
"Aaahhh, aaahhh."
Sedyedeki adam başını tutarak inlemeye başladı. Hemen bir şeyler yapmamız lazımdı. Arkama dönüp Akif Hoca ve polislere durumu anlattım.
"Tamam o zaman. Hemen müdahale et, neyi bekliyorsun?" dedi Akif Hoca ve polisler de başını sallayarak silahlarını indirdiler.
"Peki hocam."
Koşarak sedyedeki adamın yanına gittim. Korumalar hala tereddütlü gibiydi ama bana engel olmadılar. Adamın bilincinin yerinde olması büyük bir önem taşıyordu. En azından iletişim kurabilecektim.
Sedyeyi bir iki korumayla beraber acil odasına götürdüm. Diğer yaralıları da Akif Hoca, koridorda duran doktorlar ile beraber ardımızdan getirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ ÜLKE ARASI AŞK
ChickLitHayalperest bir doktorun hikâyesi bu. Hayatı hastane ve ev arasında geçiyordu ama o yine de hayallerine zaman ayırabiliyordu. Her gün uykuya dalmadan önce hep hayal dünyasına dalardı. Neler yapacaktı ileride, nerede yaşayacaktı, yanında kimler ol...