Medya--->Park Min Seon
" Buket Hocam, Buket Hocam."
Birinin bana seslendiğini duyuyordum ama gözlerimi açamıyordum. Bana kimin seslendiğini çıkaramadım ve ne için çağırdığını da merak etmiyordum açıkçası. Hiç uyanasım yoktu.
"Buket Hocam, çok acil bir durum var. Uyanın lütfen."
"Acil durum mu?" Başımı aniden kaldırdım koltuğun kolundan. Gözlerimi açmaya çalışırken nerede olduğumu hatırladım. Bugün yine nöbete kalmıştım. Böyle acil bir durum olması da gayet normaldi.
"Ne oldu. Bir kaza falan mı oldu yoksa? Ameliyata aldılar mı?"
Bir yandan acil durumun ne olduğunu anlamaya çalışırken bir yandan da ameliyathane terliğimi arıyordum. Nereye koymuştum ki onları bir türlü bulamıyordum.
"Hayır hayır. Ameliyatlık bir durum yok." dedi beni uyandıran adam. Daha önce görmüş olsam bile şu an çıkaramadım kim olduğunu. Yüksek ihtimalle cerrahi teknisyenlerden biriydi.
"Ameliyatlık bir durum yok mu? Peki neden acil bir durum var dedin?" diye sordum adamın yüzüne şaşkın şaşkın bakarak. Öyle bir uyanmıştım ki neler olup bittiğini hala kavrayabilmiş değildim.
"Akif Hoca sizi aramış ama ulaşamamış. Benden de sizi bulmamı, hızlı bir şekilde acile gelmenizi ve acil bir durumun olduğunu söylememi istedi." dedi adam hızlı bir şekilde. "Ayrıca terliğiniz de masanın altında." Başıyla terliğin olduğu yeri işaret etti.
Eğilip masanın altına baktım. Ne zaman oraya koyduğumu bile hatırlayamıyordum. Terlikleri hızlı bir şekilde ayağıma geçirdikten sonra masanın üstünde duran telefonumu elime aldım. Şarjı bitmişti. O yüzden Akif Hoca bana ulaşamamıştı demek ki.
"Telefonumu şarja takabilir misiniz?" diye sordum elimdeki telefonu adını bilmediğim adama uzatırken.
"Tabii." dedi adam. Uzattığım telefonu elimden aldı. "Bu odada şarja takıyorum o zaman."
"Evet evet. Çok teşekkür ederim." dedim ve hızlı bir şekilde odadan çıktım.
Koridorlar karanlıktı. Demek ki ameliyatlar bitmişti. Peki Akif Hoca neden aramıştı ki? Acil doktorları yok muydu ya da benden başka bir doktor bulamamış mıydı? Aklımdaki sorularla koridorun sağından dönerek çıkışa doğru koştum. Ameliyathaneden çıktıktan sonra merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladım. Ameliyathane ikinci kattaydı. Bu yüzden asansörü beklemeye gerek kalmamıştı.
Merdivenlerden indikten sonra koridorun sonuna doğru koşmaya başladım. Bu koridor aydınlıktı, birkaç çalışan dışında kimse yoktu ve etraf sessizdi. Adımlarımı daha bir hızlandırarak koridorun solundan dönünce Akif Hoca'yı koridorun ortasında, endişeli bir şekilde beklediğini gördüm. Bugün Akif Hoca da nöbete kalmıştı ama burada ne işi vardı ki?
Akif Hoca ikide bir saatine bakıp duruyordu. Üzerinde ameliyathane kıyafetleri yoktu ama beyaz önlüğünü giymişti. Hiçbir kırışıklık yoktu üzerinde. Yanına doğru hızlıca giderken bir yandan da birbirine karışmış saçlarımı düzeltmeye çalıştım. Saçlarım birbirine karışmıştı ve şu an nasıl göründüğümü çok merak ediyordum. Genellikle uyandıktan sonra pek de düzgün bir görüntüm olmuyordu.
"Geldin mi Buket?" diye sordu Akif Hoca yanına gittiğimde. Sesi endişeliydi.
"Geldim hocam da neler oluyor? Neden beni acile çağırdınız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İKİ ÜLKE ARASI AŞK
Chick-LitHayalperest bir doktorun hikâyesi bu. Hayatı hastane ve ev arasında geçiyordu ama o yine de hayallerine zaman ayırabiliyordu. Her gün uykuya dalmadan önce hep hayal dünyasına dalardı. Neler yapacaktı ileride, nerede yaşayacaktı, yanında kimler ol...