*24*

104 32 265
                                    


Medya---> Song Tae Joon


^O^KEYİFLİ OKUMALAR...


Min Seon:

    Buket'in nasıl birini sevdiğini merak ediyordum. Hangi özelliklerini sevdiğini, davranışını, her şeyini merak ediyordum. Şimdi merak ettiğim o adam buradaydı, onu inceleyecek kadar yakınımdaydı. Hatta beni öldürecek bakışlarını bile hissediyordum. Aslında ben de aynı şekilde ona bakabilirdim ama ben, bakışlarla değil kelimelerle öldürmeyi daha uygun buluyordum. Böylesi daha can yakıcıydı.

    Derin bir nefes alıp elimi hafif uzamış saçlarımda gezdirdim ve yerimde hafifçe gerindim. Ardından beni izleyen adama bakışlarımı dikerek kollarımı göğsümde birleştirdim. "Beğendin mi beni?"

   "Ne?"

   "Gelinini seçen kaynanalar gibi bir saattir izliyorsun da beni."

   "Sevgilimin ne tip bir hastayla uğraştığına bakıyordum sadece. Her türlü şımarıklığı yapan kişiyi izliyordum."

   'Sevgilim' kelimesini sırf beni sinir etmek için üstüne basa basa söylediğini biliyordum ama ben bu numarayı yutmazdım. Karşısında ne kadar zeki biri olduğunu bilmiyordu o. Benimle uğraşmak o kadar kolay değildi.

   "Bitti mi peki incelemen?"

   "Bitti." dedi başını çevirerek. Zayıf biri değildi, aksine yapılıydı. Ela gözlerini sarmalayan uzun kirpikleri yüzüne yakışıklı bir hava katmıştı. İki kaşının arasında ince bir çizgi belirginleşmişti ve gittikçe daha da belli oluyordu. Üst üste attığı ayaklarını düzeltip bana döndü sonra. "Ne zaman ülkene döneceksin?"

   "Canımın istediği zaman." dedim ona bakmaya devam ederken.

  "Hasta değilsin. Görünüşe göre," duraklayıp baştan ayağa süzdü beni. Sonra devam etti kaldığı yerden. "Turp gibi de sağlıklısın hatta."

   "Hasta olduğumu da kim söyledi sana?"

   Burun delikleri, bu dediklerim üzerine alnındaki küçük çizgiye eşlik etmek istermiş gibi genişleyip durmaya başladı. Ela gözlerindeki öfke bir demiri bile rahatlıkla eritebilirdi ama bu, beni korkutmak yine neşelendirmişti. Öfkelenmesi işime geliyordu.

   "Bak yabancı," dedi tekrar önüne döndüğünde. Ayaklarını üst üste atmadan önünde uzattı ve birbirine geçirdi. "Buket'e kendini nasıl anlattın, onda nasıl bir izlenim bıraktın bilmiyorum ama sana zerre güvenim yok. Ayrıca Buket beni seviyor ve ben de onu. Aramıza girmeye cüret dahi etme ve son olarak da yüzündeki o aptal sırıtmayı kes. Sevimli görünmekten ziyade çok itici duruyorsun.

   "Buket'e kendimi anlatmama gerek yok. Onun beni, benim de onu yani birbirimizi yeterince tanıdığımızı düşünüyorum. Ayrıca," dedim bu kelimenin üstüne basa basa. "Gülüşümün seni etkileyeceğini düşünmedim bile. Bu, hayatta isteyeceğim en son şey bile değil." Benden habersiz oluşan gülümsememi iyice genişleterek, bu sefer isteyerek kondurdum yüzüme bunun onu sinir edeceğini bile bile ve tekrar ona bakıp şekilden şekile giren yüzünü incelemeye başladım. Bana bakmasa da o ela gözlerinin gittikçe koyulaştığını görebiliyordum. Kalın kaşları çatılmış, gözleri kısılmıştı. Yanağının içini kemirdiğini hafif hafif oynattığı çenesinden anlıyordum ve şu an büyük bir yük treninin rayları titreterek geçtiği zaman saldığı dumanın benzerinden kulaklarından çıktığına emindim.

İKİ ÜLKE ARASI AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin