"Ben bu saatten sonra en azından birkaç günlüğüne bu tarz hiçbir şeyi düşünmeden kendi sorunlarıma odaklanmak istiyorum." Jungkook'un dedikleriyle kaşlarım çatıldığında hızlıca zihnimi yokladım. Ne sorunundan bahsediyordu? Sorup sormamak arasında kalmıştım ama ben meraklı bir insandım. Bunu sormazsam olmazdı. "Neymiş bu sorunlar?" Kendimi rezil etmemek için ve cidden merak ettiğimi saklamak için alaycı bir maske geçirmiştim yüzüme. Dudaklarının kenarı yukarı doğru kıvrıldığında cevap vermeyeceğini düşünmüştüm. Ama son zamanlarda sürekli olduğu gibi beni yine şaşırtmıştı. Ancak sorun şuydu ki; şaşırmamın sebebi düşündüğümün aksine bana cevap vermesi değildi, verdiği cevabın ta kendisiydi. "Sensin." dedi sadece. Ne? "Sorunum sensin. Sorunum gözlerine her baktığımda ritmi değişen kalbim, sürekli seninle olmak isteyen tarafım, doğru düzgün düşünemeyen beynim. Sorunum sana olan hislerim. Ve ne yazık ki bütün bu sorunlarımın çözümü de sensin. Üzgünüm ama benim de bunları çözüme kavuşturmam gerek." Ben dediklerini idrak etmeye çalışırken o iyice kafamı karıştırmaya devam ediyordu. Beklemediğim bir anda bana iyice yaklaştı. Şu an yüzlerimizin arasında en fazla üç santim vardı. Uzansam... Ben saçma düşüncelerimden sıyrılmaya çalışırken, ki bu bulunduğumuz konumda bu fazlasıyla zordu, o son ve en öldürücü hamlesini yaptı. "Şimdi Lalisa Manoban, seni yine öpeceğim. Ve sen bu sefer kaçmayacaksın." Ve dediğini yaptı. Beni yine öptü. Ve ben bu sefer kaçmadım. Polisiye.
40 parts