Gördüklerin yanıltıcıdır. Yaşadıkların riyakardır. Sırların tek gerçek olandır. Kendi savaşında mağlup olduğunu sanan genç adam, kaderinin yirmi yıllık kâğıdını ortasından yırtmıştı. Birisini yakmış, birisini de saklamıştı dibini göremediği mağaralara. O kadar ışık görmeyen yerlere gömmüştü ki o bile bulamıyordu artık. Ama... Sonra karşısına bir aile çıktı. "Sen savaştığını mı sanıyorsun?" dedi ona General. "Savaşta kan olur. Hiç görüyor musun katillerin kanını?" "Zihnimde..." diyebildi sadece. General dediğine alayla güldü. "Zihninde yaşayanlar cesaretsiz olanlardır." Sertçe karşısındaki gencin kafasına vurdu. "Zaten kafandaki oyunlara düşecek kadar zayıfsan belki de gerçekten kaybetmişsindir." "Artık bir şeyleri kaybetmek istemiyorum. Savaşırsam, tek dökülen kan bana ait olmaz." "Barışı isteyen savaşır," dedi sinirle. "Ailenin ruhlarını onların elinden kurtaramayacak kadar korkak bir adam mısın sen?" "Kurtaracağım," dedi kararlılıkla. "Ama ortalık kana bulanmayacak. Karanlıkta kaldığım kadar aydınlatacağım her yeri. Beni ateşlerin ortasında bıraktıkları gibi onları kızıllıklara atacağım." Yumruğunu sıktı. "Yanacaklar. Yandığım kadar." General, elini genç adamın omzuna attı. "Silahlarını kuşan, fedalarını tasarla," dedi gözlerine bakarak. "Bu bir savaş öncesi, Başeğmez. Gücünü topla."
15 parts