|. "Tamam... Gelelim asıl konumuza. Sen de görüyorsun Yekta. Ne sen,ne de ben mutlu değiliz! Neden bize bunu yapıyorsun? Artık bir evladımız var. Aramızda yaşananları ona yansıtmak istemiyorum,ama biz mutsuz oldukca onu nasıl mutlu yapacağız? Lütfen boşanmayı kabul et ve buevrakları imzala!" 'Demek karısının derdi buymuş' diye düşündü Yekta. Yine boşanma konusunu açmıştı. "Bizi sen mutsuz yapıyorsun Gülçin. Olanları büyütmesen mutlu bir aile ola biliriz! Sana kaç defa söyleyeceğim? Biz boşanmayacağız!" Yektanın sesini yükseltmesiyle Gülçinin gözü meyve bıçağına sataştı. Ani bir kararla bıçağı aldı ve sağ elinin bileğine dayadı. "Hey... Ne yapıyorsun?! Gülçin bırak şunu! Çocuk oyuncağı değil!" Gülçin gülerek kocasına baktı. Bu gülüşü acıdandı. Anlamıyordu... Kocası mutsuzluğunu,düşüncelerini,hislerini anlamıyordu. "Anlamıyorsun Yekta... Mutsuzum... İstemiyorum işte. Seni İ-S-T-E-M-İ-Y-O-R-U-M! NEFRET EDİYORUM SENDEN!" Yekta endişeli ve korku dolu gözlerle karïsını izliyordu. Ondan böyle bir hamle beklemiyordu. "Güzelim, bırak elindekini. Bak hall ede biliriz. Hadi önce bırak şu bıçağı!" Gülçin daha fazla gülmeye başladı. Hall ede bilirlermiş. Ede bilseydiler şimdi bu halde olmayacaklardı. "Öldürürüm kendimi Yekta! İnan yaparım! Kabul et işte!" "Bizim bir çocuğumuz var Gülçin. Hiç olmazsa onu düşün. Onun anneye ihtiyacı var." Yekta karısını nasıl ikna edeceyini bilmiyordu. Bıçağı ana damarının üstüne bastırıyordu. Daha da yaparsa sonu kötü olurdu. Yektanın gözleri dolmuştu bile. Karısı ne hale gelmişti. "Sen düşünüyorsun mu onu!? Onu mutlu ede bilmek için önce benim buna inanmam lazım,ama sen izin vermiyorsun! Kabul ediyor musun?" "Yapma,lütfen..." Gülçin Yektanın kabul etmediğini anladığında bıçağı daha da bastırdı. Kan görünmeye başladığında Yektaya son kez baktı. Yektaysa