30.BÖLÜM:"YILBAŞI GECESİ"

350 27 57
                                    

Fırtınalı bir günün ardından, yağmurun dinmesini beklemiş ve üç ay önce ziyaret ettiğim bu mezarlığa, son kez karşımdaki kadın ile tekrar gelmiştim.

Burası Reyhanlı Mezarlığı. Bu hayatta yerini bilmeyen, arasa da bulamayanların, defnedildiği mezarlık.

İl mezarlığından farklı olarak, isimler çok belirsiz. Çoğu kodlanmış ve mezarlıkların arasından geçtiğimizi sanırken, aslında çamur birikintisi etrafında dolandığımız bu cenazelerin, kime ait olduğunu bilmiyorduk.

(Kod - 12)

Parçalanmış kadın cesedi. (T-314)

Konteyner bulunan bebek (T-001)

Kod- 023 (Denizden çıkarılmış)

Hiç yaşamamış gibidir, buranın ölüleri. Kimsesi olmamış, ismi olmamış, geçmişi olmamış biri, yaşamış sayılır mıydı?

Buraya geldiğimde, içimi garip bir his dolduruyor. Yaşamın tüm mücadele ve savaşını anlamsız bırakan, sonu mutlak toprak altında bitecek bir gerçek ile büyütülüyorsunuz. Ölümle.

Bu şehre gelerek, 33 yıllık düzenime  kısa bir ara vermiş bulunuyorum. Yalnız bu şehrin gerçekleri, İstanbul'da seyre daldığım lüks yaşamın içinden, beni bir kerede çekip çıkarmıştı. Hiç birinin bir değeri yok. Onları değerli kılan tek şey, para.

1.Parselde yürüdüğümüz bu dev mezarlıkta, dondurucu soğuğa rağmen ikimiz de, adımlarımızı geri sarmıyorduk. Rüzgarın sesini işitebiliyorum çünkü, ölüleri ile sessizliğe gömülmüş mezarlıktaki tek ses, buydu.

Adımları benimle eş kadını, üçüncü kez görüşüm. Bu kadar kısa zamanda ve anlattıklarıyla, farkına varamadığı bir güveni kazanmıştı. Bana dün akşam, genelev sahipleri ile alakalı her detayı, en ince ayrıntısına kadar anlattı. O dönemdeki fotoğraf ve gazete kağıtlarını saklamıştı, birer birer gösterdi. Onun içindeki vicdanı dürten kişi oldum ve amacıma ulaşamadıkça o sesleri, susturamayacaktı.

Bazen benden fazla hevesli ve mücadeleye hazır gördüm onu. Bunu benim yapmam için gereken her detayı benden fazla düşündü ve ara ara, anlayamadığım sebeple gözleri doldu.

Ağladığında ve gülümsediğinde, göz kenarında aynı düzlükte beliren yaşam çizgileri görüyordum. Siması değişse dahi, göz çevresinde beliriyordu ve şans eseri eve gelip aynadan kendime bakınca fark ettim, aynı çizgilerin, benim gözlerimi de çevrelediğini.

Nitekim bunların hepsi, on sekiz yaşından sonra pekte hatırlamadığım bir yaşamın, çizgileriydi. Bazen o çizgilerin, kaderimi çizebileceğinden çok şüphe ederdim.

On sekiz yaşından sonra, kendimi o yaşta unuttum. Gerisini hatırlamıyorum, yaşımın bana derin bir mezar kazabileceğini, o çizgilerden anlıyorum.

"Buraya gelmeden önce, telefonda bir doktor ile görüştüm." Dediğimde, adımları benimle eş ilerleyen orta yaşlı kadının, odağını çekebildim.

Yüzündeki keskin hatlara aldırmadan, konuşmama devam ettim. "Yangın gibi ölümlü olayların, kişiye göre travmatik olabileceğini söyledi. Geçici hafıza kaybı veya kısmi hafıza kaybına, neden olabilirmiş."

"Annesi kaybetmiş bir kadından bahsediyorsun."

"Kimliğini kaybetmiş bir kadından bahsediyorum."diyerek onu düzelttim. "Bahsi geçen durumda kısmi bir hafıza kaybı geçirmiş olabilir veya hatırladığı zaman, yalancılık ile suçlanmamak için, itiraf etmemiş olabilir."

LİMONLU KAHVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin