Bana arkası dönüktü ve gözlerim, bu kez dümdüz ve belinden aşağı sarkan saçlarına gitti. Aşağı doğru indiğimde belinin kıvrımı çok inceydi ve o, benim kendisini bu şekilde süzdüğümden bile habersizdi.
Bu odaya girmeden önce, telefonda işittiğim bir yığın hakaret ve suçlama, şuan zerre umrumda olmadı. Bu odanın, insanı her şeyden uzaklaştıran bir havası var.
5 Nolu Oda'
Sabah saatlerine rağmen, perdeler kapalı ve odaya en ufak bir gün ışığı sızdırmıyor. Bu loş ışıklar ise, günün her saatine eşlik ediyor.
Pencere önündeki kadının ayakları yine çıplaktı. Saçları düz, bir toka ile yalnızca önü toplanmış ve omuzlarından, dökülüyor gibiydi. Pencere önündeki ocaktan, cezve içerisindeki su kaynayana kadar ayrılmadı.
Arkasını dönüp, hiçbir sormadı veya söylemedi. Bu kez sigara paketini çıkaracağını sanarak kilitli dolabı açtığını sandım ama anlamadığım şekilde limon ve bıçak çıkardı.
Bu sırada ocağın üzerindeki su kaynadı ve kahveyi ilave etti. Normalde kahvenin suyla beraber piştiğini sanıyordum ama o hiç öyle yapmadı. Bolca eklediği şeker de gözümden kaçmamıştı.
Onu arkasından izliyor olmak, yaptığı hiçbir şeyi görmeme engel olmadı. Çıkardığı iki bardağa eşit şekilde kahveyi boşalttığında, o limonu ne yapacağını hâlâ anlamamıştım.
Bıçakla ortadan ikiye ayırdı ve yarısını bardağın bir tanesine bolca sıktı. Şaşkın ifadeyle elindeki limona baktım ve neden böyle bir şey yaptığını anlamadım.
Diğer bardağı getirip önüme bıraktığında, teşekkür ettim. Her zaman ki gibi karşılık vermedi. Ben istemeden önüme kahve bırakması da, hoşuma gidiyordu.
"Tadı güzel olmuyor."dedim limonlu kahveyi dudağına götürdüğünde, duraksadı. İçmeden önce bana baktı.
"Hiç denedin mi?"diye sordu ve ilk yudumunu aldı. "Nereden biliyorsun?"
"Böyle bir şeye hiç rastlamadım."dedim ve bana bakışından, önüme bıraktığı kahveyi içmemi beklediğini sandım. Elim önümdeki bardağa ulaştı. "İlk defa senden gördüm."
Bu kez kahve, geçen içtiğim gibi kokmuyordu. Yine aşırı şekerliydi ama içmeme engel olmadı. İlk yudumumu aldım ve önümdeki masaya geri bıraktım.
Kahveyi su bardağında, ilk bu odada içmiştim. Evet fincan bekleyemezdim ama kahvenin tadı da, türk kahvesi gibi değil. Acılık ve biraz kül tadı var gibi.
O benim karşıma oturmadan pencereye yaslanarak kahvesini içmeye devam etti. Benden daha hızlı ve büyük yudumlar aldığını görüyordum. Kahveyi bu şekilde limonlu içmeye alışmış, rahatça ve yüzünü ekşitmeden yudumlaması, tuhafıma gitti.
"Kahveyi limonlu içmeyi, gerçekten seviyor musun?"diye sordum. Benim bu konudaki merakım onun hoşuna gitmiyordu, hissediyordum. Yalnız bir kahveyi ne kadar kötü bir tada dönüştürdüğünü gördüğümde, sormadan edememiştim.
Soruma cevap vermedi. Hatta merakıma anlam bile verememişti. "Neden merak ediyorsun?"
"Geçen geldiğimde, limon eklemedin. Sevsen, her seferinde limonlu içersin, değil mi?"
"Yanlışın var."dedi elindeki bardağı indirerek, iki eliyle kavradı. "Her zaman böyle içmeyi sevmiyorum ama geçen geldiğinde de, limonlu içmiştim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMONLU KAHVE
Gizem / GerilimUzun yıllardır Gazetecilik yapan Cihan, bir gün çalıştığı kurumun talebiyle Hatay'da yer alan Kızılçam Genelevi'ne, haber yapması için gönderilir. Genelevdeki sır ölümler ve kadınların yaşadığı ağır şartları yakından gözlemleme fırsatı bulur ama coğ...