28.BÖLÜM:"MEY"

286 25 38
                                    

Cebeci mahallesi / Antakya

"Bizler o çocukların temizliği, yemeği ve düzeninden sorumluyduk. Onları banyo ettirirken bile vücudunun belli yerlerinde, kitapsızca izler vardı. Böyle bir adaletsizliğin parçası olmak, gözümü çok dolduruyor."

Elinin kenarıyla göz yaşını sildiğinde, ben gözlerimi çektim. Onun bu halini izliyor olmam, daha çok canını yakıyor olabilirdi.

Aramızda çektiği zigonun üzerindeki çay ve lokumlara ikimizde dokunmadık. Çay öylece soğudu ve getirdiği peçetelerden birini, gözlerini silmek için kullandı.

Beni bu kez evine davet etmesine, çok şaşırmıştım. Hatta bu lokumları bile kendisi yapmış. Bu dar evde, o ve benden başka kimse yoktu. Karşımda, kollarından sarmaladığı şal ile, oturuyordu. Gözleri ara ara, hep ıslanıyordu.

Titrer sesiyle devam etmeye kendini zorladı. Ben onu zorlamadım. Fakat biliyorum ki, sadece konuştukça içinden atabilir bu hissi. "Korkutuluyorsunuz. O çocuklar, gözünüzün önünde satılıyorlardı ama bir şey diyemiyordunuz. Ben yüzlerindeki, kandırıldığından habersiz mutluluğu gördüm. İlk ve son kez güldüklerini gördüm. O kızların kendi iradesiyle çıkış belgesi olarak imzalattıkları şey, esasında genelev sözleşmesi."

İç çektiğini gördüm. "Gül Hanım." Onu bu dakikalardan çıkarırcasına sorduğum sorularl, tekrar aynı ana hapsediyordum. Sanki sordukça, daha çok canını yakıyordum. "Bir kadın geneleve nasıl satılır?"

"Önlerine sunulan hiçbir belgeyi okumalarına izin verilmez. Sözleşme arasında, senette imzalatıyorlar. Yani bir kadın, geneleve girmeden önce, elli bin lira karşılığında mal veya hizmet aldım yazılı belgeyi imzalarsa yasal olarak, borçlu sayılır. Bu kadınlar bu belgeyi gözü kapalı imzalanmaya zorlandı. Senet bedeli ise Lütfü aracılığıyla, Asır sevgi yuvasının kasasına girdi."

Onun da anlattıkları acımasızdı. Hatta benim sorduklarımdan daha çok, gözünü yaşartıyordu. "Ömür boyu borçlu girdikleri yerden, ömür boyu borçlu çıkacaklar."

Onun kadar ümitsiz değildim. "Siz hiç buna zorlandınız mı?"

"Hayat kadınlığına mı?"

Sorumun üzerinden teğet geçtim. "Evet."

Kafasını iki yana sallayarak, reddetti. "Hayır. Zorlanmadım."

Bileğimde takılı saate gözlerimi indirdim ve ne kadar daha vaktim olduğunu, bilmek istedim. Benimle sabaha kadar bu konuda konuşmasına, eşlik edebilirdim.

Ona sorduğum soruları, daha öncesinde Harbiye Huzurevi'de sormak için planlamıştım. O yaşlı adamın vefatında, her şeyin bir giz olarak kalacağına emindim ama bugün, ölümünün ne denli bir ışık olduğunu görüyorum.

Hakikati arıyordum. Bunu, kapı kapı dolaşarak arayacak kadar, zavallıydım. Açılan her kapı ardında, hakikat denilerek kucağıma bırakılan yalanları sayıyordum. O acıları sarıyordum. Sardıklarım, sandıklarımdan daha fazlaydı.

"O kızlarla nasıl bir ilişkiniz vardı? Siz kim olarak benimseyip, sevmişlerdi?"

Gözlerini düşünür gibi, sağ yukarı çekti. O hüzünvari geçmişi tekrar yaşamaya, layık değildi. "Sinem ile çok konuşurdum. Onun saçını çok tarardım, koklardım mis gibi kokardı. Kızımdan ayırt etmezdim. Öyle severdim."

Derin sevgi ile kazanılmış ve mücadelesini, koşulsuz sevgiden alan insanlar vardı. Bir de zayıf bir sevgi ile donatılan, hayat mücadelesini korkuları üzerine inşa eden insanlar.

LİMONLU KAHVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin