31.BÖLÜM:"YÜZLEŞME"

290 25 55
                                    

"Benim için yaptıkların bile yeterli. Benim sonumu değiştirmeye çalışma. Hem ben artık bundan kaçmıyorum. Korkmuyorum."

Karşımdaki kadın, ona olan tüm mücadelemi bıçak gibi kesecek sözleri çekinmeden sarf ederken, onu sadece dinledim. Sanki benimle konuşan, İdil değildi.

"Herşey için teşekkür ederim." Göğsünden sarmalayan elbisenin gövde kısmı, biraz sonraki adrenalini hisseder gibi inip kalktı. "Buna gerek yok. Ben orada mutluyum artık."

Ona vereceğim tepkiyi kestiremediğinde, aramızda oluşan bu tehlikeli sessizliği bir süre bozmadım. Onu dinledim. Ona bunu söyleten şeyin, yüreğinden geçtiğine emin olmak ister gibi, dinledim.

Konuşmasını bekledim. Gözleri yerdeki parlar fayansa indi ve orada gezindi. Bu odada, dışarıda bekleyenlerden habersiz sarf ettiklerini duymayı, hiç tahmin etmemiştim.

Beni kaybedecek, o katran dolu ipin ucundayım. Düşmek istemiyorum ama buraya nasıl geldiğimi de bilmiyorum. Kurtulmak isterken, beni eritecek olan acının hiçbir raddesine, bedenimden içeri sızabileceği ihtimalini, vermiyordum.

Ona baktığımda, bana bakan gözlerinin, elini bana uzatacak olan umutlarını köşe bucak sakladığını gördüm.

Ben hâlâ inanarak söylüyordum ama o umutlarını, buraya gelmeden önce çoktan yakmış, yok etmişti.

Güldüğümde, kafasını kaldırıp bana bana baktı. "Seni orada mutlu eden ne?"diye sordum.

Gülüyordum ama içimde patlamaya hazır bir volkan, alevleniyordu. Onu içimde dizginlemek için yapabildiğim tek şey buydu. "Ben mutlu olacağın bir şey göremedim de."

Yüzümdeki gülümsemeye karşı, mimiklerini bozmadı. Sebep arar gibi konuştuklarının aksine, ses tonu suçlanmış gibi toy çıkıyordu.
"Çok uğraşıyorsun ama bu canımı yakmaktan başka bir işe yaramıyor."

Eşkal verildikten sonra ağır baskı ve şiddete maruz kaldığını ima etti. "Üstelik sadece benim değil, herkesin."

"Bunun için özür dilerim."

Ona zarar veren bedenler arasında, özür dileyen taraf oldum. Varlığımın artık, ona zarar vermekten başka bir işe yaramadığımı açık açık söylerken, çok acımasızdı.

Belki de haklıydı. Belki de defalarca bunun için çabaladığımda, farkında olmadan zarar görmesinin dolaylı sebebi olmuştum. "Bunun için üzgünüm fakat kapını, çıkman için çalan kimse olmadı."

"Artık bunu istemiyorum."dedi baskın bir sesle. Hatta bu sözleri sarf ederken, anlayamadığım şekilde zorlandı. "Senin de istemeni, istemiyorum."

"Buna sen mi karar vereceksin?"dediğimde bozuldu ve kafasını açık pencereye doğru çevirdi.

Çıplak ayaklar. Yukarısı, tüm benliği ile bir zamanlar beni bu şehirde tutmaya, şuan ise gitmem için zorlamaya kararlıydı. Yaklaşık üç aydır hayatımın pusulasını ona çevirmiş ve tüm zihnimi, planları üzerine kurmuştum.

Tüm hayatım, yaşantım, karşımda gördüğüm insanlara rağmen, inancımı yıkmamıştı ama iri gözlere karşı, tüm inancım yıkılıyordu. Bunu yapacak kadar, ona zarar verdiğimin farkında değildim. Uzun gözleri, bu kez, kısa bir hikayeyi noktalıyordu.

LİMONLU KAHVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin