(İDİL ÖZEL BÖLÜM)

325 31 31
                                    

Bu bölüm, kitabın baş karakteri olan İdil'in; 16. bölümde Cihan'ın  yaptığı radyo itirafını odasında işitmesi sonucu, hislerini konu almaktadır.

İyi okumalar.

5 Nolu oda /  02:11

Genç kadın işaret ve orta parmağıyla araladığı perdeden sızan ışıkla, önündeki defteri aydınlatıyordu. Odadaki loş kırmızı ışık, defterde bir şeyler seçebilmek için epey yetersiz kalmış ama buna rağmen, elindeki kalemi bırakmamıştı.

Saçları tepeden bağlı ve gözlerine ağırlık yapan silik makyaj, yüzünde dağılmış. Gün bitmiş ama gecenin kayıp saatlerine eşlik etmekten, vazgeçmemiş.

Üzerindeki siyah elbise vücudundaki tüm hatları sarmalıyordu ve ayak bilekleri, gümüş ince bir halhalı taşıyordu. Uzun toplu saçları, sırtına yapışmış gibiydi ve ensesinden aşağı sallanıyordu.

Tenindeki alkolün miktarı arttıkça, gözlerine mani olmadığı bir kırmızılık bulaştı. Tüm bu günü unutturacak kadar, bilincini ele geçirmeye hazırdı. Bu anları elinde ince bir kalemle sayıkladığı adamın, ismini yazarak bekledi.

Cihan Çelebi.

Yazmaktan vazgeçmedi. Elindeki kalemin bıraktığı mürekkep bile kağıtta tökezliyordu ve mutlaka yazmaya çalıştığı bir kaç harfin izini, silik bırakıyordu.

İnce uzun parmakları, kalemi kavramakta zorlandı. Sıkı tutmasına rağmen, kalem elinden kaydığı için yazdığı harfler, yamuk duruyordu. Onun ismini düz ve gösterdiği gibi yazmak için, çok uğraştı. 

Cihan Çelebi.

Bir gece bu şehre, bir adam geldi. Başka bir gece ona, yaşadığını hissettirdi.  Onun da, bir kalbi olacağını söylemişti ama genç kadın, gecelerce saymasına rağmen, aradığı o kalbi bulamamıştı. Bulamadığı için kendini çok suçlamıştı. 

İdil. İçine işleyen ve derinliklerinde, ona belirsiz geçmişini anımsatan iri gözlerin sahibi miydi? 

Her bir anı, yara izleri ile dolu bu odada, kimliği belirsiz bir kadın vardı. Kim olduğunu çok aradı ama ona kim olduğu söyleyen, kimse olmadı. O anlamlı bakışların altında, ona dair bir iz görememek, acı verici olmalı. 

Perdeden genelev bahçesine bakındı ama onun bu bakışlarına tehdit olacak, kimse yoktu. Çitlerle çevrelenmiş bahçeyi aydınlatan, tek bir sokak lambası vardı. Işığını tümüyle bu genelevin müstakil çatısına yansıtıyordu. Aynı bakışlarını kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Belki bir gün burada, aradığı ışığı bulacaktı.

Masanın yanındaki içki bardağından bir yudum daha aldı ve kalemi bırakmadan, sayfa boyunca yazdığı ismi tekrar tekrar, yazmaya devam etti.

Ona hatırlattığı gibi yazmaya çalışsa da, belli bir tekrardan sonra yine el yazısına dönüyordu. Harf şapkalarını nokta değil, yatay çizgi ile süslüyor ve harfleri farkında olmadan, birleştiriyordu.

Elindeki bardaktan bir yudum daha aldıktan sonra bardağı masaya bıraktı. Reklam müziği dinlememek için kıstığı radyo sesini, ihbarlar başlayınca tekrar yükseltti.

"İyi geceler, Ayşen ben. Adana kapalı cezaevi koğuşundan sesleniyorum. 2 seneye yakındır bu koğuşta..." Koridordan gelen bir ayak sesi işitti ve sesini kısıp, adımların uzaklaşmasını bekledi. Ardından tekrardan yükseltti ve ihbarı dinlemeye devam etti.

LİMONLU KAHVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin