"Bana yardımcı olmak istediğini biliyorum ama bir yandan da bu işin kendisine değinmemesi için çok çabalıyor, Ali."
Bir elimde adres kağıdı, diğer elim telefonda ve ağır adımlarla, bahsi geçen huzur sokağına doğru yürüyorum. İnternetten aldığım bilgiye bakılırsa bu caddenin sonuna kadar gidip, soldan ikinci sokağa sapmam gerekiyor.
Gözlerim çok uykulu bakıyor ve yolu kaçırmamak için sürekli, sımsıkı kapatıp açarak yürüyorum. Gazeteci kartım ve Zafer komiserden aldığım izin kağıdı, yanımda.
Yalnız komiser hakkında olan düşüncelerimi, Ali'ye söylemeden edemezdim. Keza telefonda Ali bile ona hak vererek konuştu.
"Orada bir düzen var. O düzeni bozulmasını istemiyor olabilir."
"Burada nasıl bir düzen olduğunu hâlâ anlayabilmiş değilim, Ali."dedim adres kağıdını şimdilik cebime sıkıştırırken. "Kimin nasıl bir gücü olduğunu bilmiyorum ama bugün o Genelevin, kasalarına bıraktığı yüklü miktar sonrası kimsenin bunu sorgulayacağını sanmıyorum. Çok büyük paralar dönüyor orada."
Buradaki güvenliğimden şüphe ettiğini biliyorum. Nitekim burada kendimden başka kimsem olmadığını bilerek geldim. Ali de iyi biliyor bunu. "Çok içinde olarak araştırmanı istemiyorum."dedi. "İşinin yalnızca olayı araştırmak olduğunu unutma. Ayrıca herhangi bir bilgi toplayabildin mi?"
"Evet."dedim anlatmaya hazır gibi. "Komiserin anlattığına göre aileye ulaşılamamanın tek sebebi, nüfusa adresin kayıtlı olmamasıymış. Duyduğum kadarıyla da ailesi bir dönem, Huzur Sokağındaymış. Orada belki tanıyan biri çıkarsa, bana tam adresini verebilir."
Ali'ye veya görüşüp konuştuğum kimseye, İdil hakkında bahsetmedim. Ali'nin Huzur sokağını nereden öğrendiğimi sorarsa, ona da bir yalan uydurmaya hazırdım ama sormadı.
Ali ve müdürüm, Geneleve uğramamın, henüz oradaki şartları gözlemlemek amaçlı olduğunu sanıyor. Oradan bir kadınla irtibata geçerek bu bilgileri aldığımdan haberleri yok.
"26 Ağustos haberinden sonra Kızılçam Genelevi'nde hiç bir araştırma yapmamışlar. Devlet kayıtlarında kadının orada çalıştığı belli. Ölü bulunduğu yer, Genelevi'ne çokta uzak sayılmaz. Kendisine bunu sorduğumda bir şey söylemedi. Her şeye cevabı vardı, oysaki."
"Orada kendine dikkat et."dedi Ali. "Zafer'in bu konuda dolaylı da olsa yardımını çekmeyeceğini biliyorum, tekrar onunla konuşacağım. Şuan bu işin kurcalanmamasını istiyor olabilir ama yine de, sana yardım etmesinin sebebi, talimatın genel merkezden, bizden gelmesi. Yine de kuyruğu dik tut, nereden ne geleceği belli olmaz."
Sokağa giriş yaptığımda, "Tamam."dedim. "Şimdi kapatıyorum, bir şey olursa ararım seni."
"Tamamdır, haber et."dedi. "Allah'a emanetsin."
"Sen de."
Yine o sokağın başındaki kırmızı ama yazının beyaz olduğu sokak levhasını, gözüm atlamadı.
Sokağa girdim ama etrafta bir tane bile çocuk göremedim. Çok sakin ve sessiz bir sokağa benziyor. Sokağın çaprazında küçük bir bakkalı gözüme kestirdim. Oraya doğru ilerlediğimde en azından en doğru bilgi alacağım kişinin, içeride olduğundan emindim.
"Kolay gelsin."
İçeri girdiğim bakkalın sandığımdan daha küçük olduğunu fark ettim. Epey yaşlı bir amcanın kasada gözlüğünü indirerek bana baktığını gördüm. Elindeki gazeteyi de indirdi. "Sağolasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMONLU KAHVE
Детектив / ТриллерUzun yıllardır Gazetecilik yapan Cihan, bir gün çalıştığı kurumun talebiyle Hatay'da yer alan Kızılçam Genelevi'ne, haber yapması için gönderilir. Genelevdeki sır ölümler ve kadınların yaşadığı ağır şartları yakından gözlemleme fırsatı bulur ama coğ...