Gönül meyhanesi / Antakya
*
Gözüm duvardaki saatin yelkovanına ilişti ve zamanın dolduğunu fark ettim. Onun yüzüne baktım ama ne gitmem için, ne de kalmam için bir şey söylemedi.
"Vaktimin dolduğunu biliyorum." Dedim yerimden henüz kalkmayarak.
"Bilmek istediğin başka bir şey var mı?"
Bana bakıp, alaya almak isteyerek konuştuğunda, yüzümdeki yumuşaklığı bozmadan cevap verdim. "Var."
Ayağa kalktığımda gitmeye hazırlanır gibiydim. Bu sırada ona bir adım yaklaştım."Bir kez daha bana, bu kapıyı açacağını bilerek buraya gelmek istiyorum."
Yüzündeki yumuşak tavır kayboldu ve cevabını veremeyeceğini biliyordum. Onu daha fazla zorlamak asla istemedim. Yalnız onun, bana güvenmekten başka, hiçbir kurtuluşu yoktu.
Saatlerce bu odada, o kahveyi içerek eşlik edebilirdim. Onunla olan her konuşmamın, bir gerçeklik payı olduğunu hissettim.
Beni uyarır gibi konuşarak, söylediğim şeyden kaçmak istedi. "Bir dahaki sefere o kartı getirme. Bir başkasına denk gelseydin, bu kadar ucuz kurtulamazdın."
Sadece bu konuşmasından bile, tekrar onunla karşılaşabileceğimi anlamıştım. "Tekrar bu odaya, geleceğimi biliyorsun."
"Biliyorum."
"Nereye daldın, hocam?"
Gözlerimi kırparak, masadan doğruldum. Bir elimde rakı şişesi ve zihnimde, o odadaki her şeyi plak gibi tekrar tekrar başa sarıp, canlandırıyordum.
"Hiç.."dedim kafa sallayarak. "Bu müzikler insanı maziye götürüp getiriyor."
"Valla seni pek getiremiyor galiba."deyince istemsizce güldüm. Masamıza gelen ciğer tavanın yarısı bitmişti ve sindirip, künefe söylemeyi bekliyor gibiyim.
Hava bu akşam, hafif yağmurlu. Masanın cama bakan kısmında, dışarıya baktığımda, yerlerin küçük küçük ıslandığını görebiliyorum.
Mekanın içerisinde çalan müzikler insanı dert sahibi yapmaya yetecek cinsten, hemen geçmişi önünüze seriveriyor.
Emlakçı, gerçekten burada tanıdığım en kalender insanlardan biri olabilir. Hâlâ onu zihnimde ismiyle nitelendiremiyorum. İsmini geç öğrendiğim için, emlakçı olarak tanımış ve benimsemişim.
Bana, kendi hikayesinden üstü kapalı bir kısım anlattığında, gerçekten yaşanmış yılları ardında bıraktığını anladım. Kırk üç yaşında bile, hâlâ yaptığı hataların ve yanlışların farkında olup, kendine olan eleştirel yaklaşımı şaşırttı. Bu yaşlara doğru insanlar, daha ketum oluyor.
43 yaşında ve boşandıktan sonra Adana'dan Hataya gelişini, şu sözlerle anlattı.
"İşte Adana'da boşanınca, iyi ki de Hatay'da ev almışım, memleketime uzak kalmadan burada yaşamak, hiçbir şeyi aratmıyor. Sanki yıllardır bu memlekette yaşıyorum."
"Neden boşandın?"diye açıkça sorabildim. Onun bu masada açıkça herşeyi konuşması, hiçbir şeyi çekinmeden sormama sebep oluyordu.
"Neden boşandım, salaklığımdan boşandım."dedi rakı bardağından bir yudum daha alarak. Henüz ikimizde sarhoş değildik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİMONLU KAHVE
Mystery / ThrillerUzun yıllardır Gazetecilik yapan Cihan, bir gün çalıştığı kurumun talebiyle Hatay'da yer alan Kızılçam Genelevi'ne, haber yapması için gönderilir. Genelevdeki sır ölümler ve kadınların yaşadığı ağır şartları yakından gözlemleme fırsatı bulur ama coğ...