20.BÖLÜM: "TEMAS"

556 33 20
                                    

3 Aralık.

Yer: Harbiye Huzur ve Bakımevi

"Getir onu lütfen."

Bu odaya üçüncü gelişim. Saymıyorum ama her gittiğimde elim boş bu odadan ayrılmak, artık canımı sıkmaya başladı.

Kalkmaya çabaladı ama olmadı. Yerinden kalkmak için desteğe ihtiyacı vardı ve yalnızca yalvarışları, yeterli olmayacaktı.

"O şeyi benden, alamazsın."dedi kekeleyerek. Titreyen eli ve sesi ile ayağa kalkmak ve beni kapıdan döndürmek için çok uğraştı ama beni kapıdan döndürecek şeyin, ne olduğunu biliyordu.

Gözü, avucumda kavradığım eski radyoya dikili ve bir an olsun gözlerini ayırmadı. Kalkmak istedi ama yapamadı.

Nitekim üçüncü kez geldiğim bu odada, duymam için daha fazla geç kalmamıştı. "İsmi İdil, değil."

Duraksadım ve elimi, kapı kolundan çektim. Yüzümü dönmeden, kaşlarımı çatarak sordum. "Ne öyleyse?"

"Bilmiyorum."

Bu adamın on bir yıl önceye kadar bir sevgi yuvasında çalıştığını öğrendim. Dün gece öğrendim. Asır Sevgi yuvası. Burası bir çocuk yurdu.

Yaklaşık 22 senedir faaliyet göstermiş fakat son yılında, çocuk ticareti yaptığı iddiasıyla kapatılmış. Medyaya yansıdığı gibi çalışanlar ve tüm yönetim, tutuklu mahkemeye çıkarılıp, çeşitli cezalara çarptırılmışlar.

Bu adam da, onlardan biri fakat kronik rahatsızlığı tespit edilince cezaevinden çıkıp, buraya yatışı gerçekleştirilmiş.
Yaklaşık beş seneyi aşkındır, bu hastanede kalıyor. Ali dün gece, tüm bu olanları sade bir dille anlatmaya çalıştı.

"Yemin ederim ki bilmiyorum."dedi çaresiz bir sesle.

"Onu nereden tanıyorsun?"

"Anlatacağım."dedi, kapıdan uzaklaşmamı beklerken.

Yaklaştım ve radyoyu komodinin üzerine bıraktım. Fark ettim ki, insanların asıl bağlarını çalıp, onları savunmasız bırakmak gibi bir huyum var. Bu bazen çok acımasızca olabiliyor. O kişi için vazgeçmek, çok acı verebiliyor.

Göz ucuyla, konuşması için baktım. O mavi gözleri biraz önceki endişeden dolayı, fırlamak üzereydi. Ne de değerli radyosu varmış.

Anlatması için acele etmedim, biraz bekledim. Ardından kafamda kurduğum ihtimallerle, yürüdüm. "Kızın mıydı?"

Kafasını iki yana salladı ama sesi çıkmadı. Konuşması için beklediğimde, "Değildi."dediğini duydum.

Sesi çok kısık ve işitmekte zorlanacağım bir tonda. Biraz yaklaştım.

Müşterisi olacağını sanmıyorum, beş yıldır burada hasta olarak yatıyorsa, farklı bir ilişiliği olduğundan şüpheliyim. "Anlatacak mısın?"

"Ona vurdum. Ona vurdum." Bilinçsizce konuşuyor ve odağı ben değildim. Sanki bu odada benden başka birileri vardı ve onlarla konuşuyordu.

Titreyen elleri iyice hızını arttırmıştı ve belki de onu endişelendirerek, yanlış bir şey yapmıştım.

"Onu nereden tanıyorsun?"diye tekrarladım alakasız cevabına karşı.

LİMONLU KAHVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin