_
|Jeon Jeongguk|
Busan / Gijang
Geun-Hye Karakolu'na Giden Gijang Sokakları
Saat: 07:58
Yavaşça süregelen kışın havası bütün Gijang'ı sardığında sokakta, kendimi bugünlük sigaramdan mahrum bırakmış; kendi hallerinde satış yapan mağazaların cam duvarlarına astıkları kışlık kıyafetlere bakıyordum. Rengarenk kazaklar, farklı farklı mont çeşitleri, ayrıca asılı kalın çoraplar her adım attığımda gözlerimin kaymasına hatta almak istememe neden oluyorlardı. Her ne kadar yeterli kışlık kıyafetim olsa da her insan oğlu gibi daha fazlasını istemeden edemiyordum. O kadar güzellerdi ki, aklımı çeliyorlardı resmen.
Karakola yaklaştığımda ellerimi cebimden çıkardım ve havanın soğukluğundan dolayı güvenlik kulübesindeki nöbetçi polisin çıkmasına izin vermeyerek ben açtım demir kapıyı. Minik bir baş selamıyla gülümsemiş ve içeri adımlamıştım. Merdivenlerden çıkıp değişen havadan dolayı kapatılan otomatik kapıyı es geçmiş ve diğer taraf yönelerek cam kapıyı ittirerek içeri girmiştim.
Anında karşılaştığım sıcak hava kızardığına emin olduğum burnuma iyi gelirken eldivenli ellerimi birbirine sürtüp masama ilerlemiştim. Montumu çıkartıp arka duvarda asılı olan askılığa astığımda bugünkü kayda geçecek olduğum dosyalara kısa bir bakış atıp karakol kantine ilerledim. Fazla kalabalık olmayan kantinde kısaca göz gezdirdikten sonra sıcak bir kahve alıp geri masama dönmeye hazırlandım.
O sırada Hoseok karşıma çıktığında gülümsedim. Fazlasıyla kızarmış olan burnu ve saçlarındaki nem ile dışarıda olduğunu anlamıştım. Hoseok, Jimin'den bir yaş büyük olan ağabeyisiydi. Tıpkı Jimin gibi onunla da güzel anlaşırdım. İkisi oldukça anlayışlı ve sıcakkanlı kardeşlerdi. Onlar gibi arkadaşlara sahip olduğum için şanslıydım. Jimin tıpkı benim gibi sayılı görevlere gidip dosyalarla ilgileniyordu. Hoseok, karakola bağlı çalışan bomba imha uzmanıydı. Bu küçük yerde bazı kaçakçılar depolara zamanlı bomba yerleştirirlerdi. O sırada ise Hoseok devreye girerdi ve işinde oldukça başarılı olurdu.
Birbirimize selam verdikten sonra ben kantinden çıkmıştım. Masama ilerlemeye başladığımda Sunyeon'u görmüş ve kaşlarımı çatmıştım. Kendisi şuanda neden açık olan çekmecemden aldığı kağıda bakıyordu. Ki ben o kağıtta yer olan fotoğrafın kime ait olduğunu adım gibi biliyordum. Sinirime hakim olamayarak hızla masama ilerledim ve elimdeki karton bardağı bıraktıktan sonra Sunyeon'un elindeki kağıdı çekip aldım. Çatık kaşları bana dönünce ufak bir pişmanlık görsem de konuşmaya başladı.
"Bu, geçen oğluyla gelen adam değil mi? Sende fotoğrafının ne işi var?"
"Üzgünüm ama bu seni ilgilendirmez Sunyeon. Asıl sen, ne hakla benim kişisel alanıma girip çekmecemi kurcalaştırırsın?"
Çatık kaşları düzelmiş ve şaşkınlıkla dudakları aralanmıştı. "B-ben sende kalan dosyamı arıyordum. Üzgünüm." Taehyung'un fotoğrafı olduğu kağıdı çekmeceme geri koyduktan sonra elimde olmadan sertçe kapattım. Çıkan ses onun abartılı bir şekilde sıçramasına neden olurken konuştum. "Üzgün olmaman için bir daha kişisel alanıma girme Sunyeon. Bir şey arıyorsan bana sormalısın."
"Özür dilerim Jeongguk."
Düşen yüzü ile masamdan ayrıldığında karakolun tuvaleti olan yere doğru ilerlemişti. Derin bir nefes alıp koltuğuma oturduğumda elimi saçlarıma atıp karıştırdım. Onu kırmış olabilirdim ama ait olan eşyalara dokunulmasını pek sevmezdim. Hem o, hangi hakla bana fotoğraftaki kişinin kim olduğunu soruyordu ki. Bu onu ilgilendirmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Night × TaeKook✔
FanfictionO adam, görev yaptığım karakola, gecenin bi' yarısında gelerek, oğlunun kaçırıldığını söylemiş ve o kayıp gecede hayatımı tamamen değiştirmişti. [11.11.20] - [14.01.21]