04

3.1K 349 151
                                    

_

|Jeon Jeongguk|

Busan / Gijang

Jeongguk'un Evi

Saat: 12.05

İznimin ikinci gününü kullanırken evimin sıcak olmasından faydalanıp üzerime bir şey giymeyip kolumu zorlamamak için sargılı omzumla beraber yarı çıplak geziyordum. Yaptığım pek bir şey yoktu. Zar zor kendim için yiyecek bir şeyler hazırlıyor, film izliyor, oturduğum yerde uyuyarak dinleniyordum. Arada çok nadir kullandığım bahçeye çıkıyor, bana misafire gelen kedileri besleyip onlarla oynuyordum fakat bu bile omzumu zorluyordu.

Kafamı geriye yatırıp derin bir nefes aldığımda kapım çalmıştı. Muhtemelen Sunyeon bugünde bana kendimi zorlamamam için yiyecek bir şeyler getirmişti. Yavaşça ayağa kalkıp kapıya ilerlediğimde açmıştım.

Evet, şanslıydım ki artık yiyecek bir şeyim vardı.

Ama getiren kişiler tamamen beklenmedikti.

Bay Kim ve elinden tutan, yerinde duramayan oğlu bana gülümseyerek bakarken kesinlikle şaşkındım. Dudaklarımı birkaç kere aralayıp kapattığımda elimi saçlarıma attım. "Ah, şey.. geleceğinizi bilmiyorum üzgünüm. İçeri gelin."

Kenara çekildiğimde önden Minjoon geçmiş ardından Bay Kim girmişti içeri. Elindeki poşeti bana uzattığında hala yüzünden düşüremediği bir gülümseme vardı ve bu tuhaf hissetmeme neden oluyordu. Onu hiç bu kadar geniş gülümserken görmemiştim. Elindeki poşeti aldıktan sonra elimle salonu işaret ettim. Poşeti mutfağa bıraktığımda salona girmiş ve eski yerime oturmuştum.

Minjoon karşımda ki sehpanın üzerine oturmuş ve ayaklarını sallayarak beni izlemeye başlamıştı. O sırada Bay Kim çaprazımdaki koltukta oturduğunu gördüğümde kafamı ona çevirmiştim.

Çıplak vücuduma ve sargılı omzum arasında bakışlarını gezdirirken kızaran yanaklarıma engel olamadan konuştum. "A-ah şey, kusura bakmayın ben omzumdan dolayı üzerime bir şey giyemiyordum da." Bakışları vücudumdan uzaklaşıp bana dönmüştü. "Sorun değil. Anlıyorum."

Bende kafa sallayıp önüme dönüğümde Minjoon bana hala aynı ifadeyle bakıyordu. Bir süre sonra da konuşmaya başlamıştı. "Biliyor musun hyung, babama senin bir superman olduğunu söyledim. Kötü adamların elinden sen kurtardın beni." Superman takliti yaparak konuştuğunda sehpanın üzerinden inmiş ve ellerini dizime koyarak heyecanla bakmıştı gözüme.

"Yoksa herkesten gizlediğin bir süper kahraman kostümün var mı? Sen bana söyle ben kimseye söylemem." Şirin davranışlarına gülümsediğimde tereddütte kalarak konuştum. "Kostümüm yok ama.. üniformam var! Böyle yıldızı falan var."

"O da olur! Baba, Jeongguk hyung bize sırrını verdi. Sırrını saklamalıyız değil mi?" Bay Kim kafasını sallayarak onu onayladığında gülümsemiş ve sehpanın üzerine çıkıp tekrar oturmuştu. Sonra gözleri sargılı omzuma takıldığında yüzünü düşürdü ve dudağını büzdü. "Baba~ Jeongguk hyungun kolu uf olmuş."

Üzgün haline dayanamayıp ona doğru uzandım ve küçük parmaklarını elimin arasına aldım. "Hey, üzülme. Hem, super kahramanların canı acımaz ki." Ayaklarını sallayarak gülümsediğinde biraz daha sohbet etmiştik. Bay Kim bana teşekkür etmiş, bugün akşama kadar burada kalıp bana yardımcı olmak istediğini söylemişti. Eh, bende kabul etmiştim.

Yemek yapacağını söylediğinde ona mutfakta ki eşyaların yerini göstermek istesem de kendisinin bulabileceğini söyleyip gelmeme izin vermemişti. Bende Minjoon'u kolundan tutup yanıma oturmasını sağladığımda önüne gelen saçlarını geriye atmıştım. Saç renklerimiz biraz benziyordu.

Lost Night × TaeKook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin