_
|Jeon Jeongguk|
Busan / Gijang
Olay Yeri
Saat: 15:09
"Jeongguk son aldığın soruşturmada şüpheli bir yer var."
Sunyeon'un konuşmasıyla konumu almış, ve ekibimi toplayarak karakoldan çıkmıştık. Silahımı belime yerleştirmiş, telsizimi de boynuma yakın bir yere sabitlemiştim. Arabaya binerek şüpheli yere ilerlemeye başladığımızda destek ekibin etraflarda olması gerektiğini söylemiştim. Her türlü çatışmaya karşı önlem almış için sıfır kol çelik yelek giymiştik. O sırada ise çoktan varmış ve konumdan uzak bir yere inmiştik.
"Üçünüz, arkaya. İkiniz sağa, diğer ikiniz de sola. Bizden önden gireceğiz. Her türlü saldırıya karşı tetikte olun. Çocuğa zarar gelmesin."
Onayladıklarında herkes dağılmış ve bizde elimizdeki silahlarla hazırda bekleyerek içeri giriş yapmıştık. Telsizden gelen haberleri dinlemek için kulaklığımı taktığımda depo gibi olan yere, duvardaki yarıktan teker teker giriş yapmıştık.
"Arka taraf korunuyor."
"Sağ taraf temiz."
"Sol temiz."
Etrafta ki hurda arabaların arkasından geçerek ilerlerken alanın köşesindeki yanan ateşi ve etrafına toplanan alt-yedi kişilik grup varken onlara telsizden sağ, sol ve arka tarafları korumasını söylemiştim. Yanımdaki kişileri de dağıttığımda yavaş yavaş onlara doğru ilerliyorduk. Gözlerim çocuğu ararken onun grubun biraz ilerisinde bir sandalyeye bağlı olduğunu görmüştüm. Diğer tarafların korunduğuna emin olduktan sonra sağ da ve sol da olan kişilere saldırı uyarısı yaptım. İkili aynı aynda çıktığında bağırdılar.
"Elinizi kaldırıp teslim olun!"
Aksine, hepsi bellerindeki silahlara sarıldıklarında birkaç tanesine uyarı atışı yapılmış çatışma başlamıştı. Bende o sırada çocuğun yanına yavaşça ilerlerken, sağa dönmüş, suçluyla yan yana gelmiştim. Elimdeki silahla kafasına vurup bayılttığımda havada uçuşan kurşunlardan sıyrılıp sandalyeye bağlı olan çocuğu hemen güvenli olan bir yere çekmiştim.
Ellerini ve ayaklarını çözdükten sonra onu sandalyeden kaldırmış ve kucağıma almıştım. Ağzındaki bandı yavaşça çıkartırken kurumuş dudakları ve ağlamaktan kızaran gözleriyle bana bakmıştı. Onu sakinleştireceğini düşündüğüm bir gülümseme gönderdim. "Merhaba Minjoon."
"Babamı istiyorum."
Titrek sesine karşılık tekrar gülümsedim. "Merak etme, seni babana götüreceğim." İri gözlerini kocaman açıp bakarken yükselen silah seslerine karşılık kulaklarını hafif kapatmış ve onu biraz daha kendime çekmiştim. "Babamın arkadaşı mısın?" Kafamı iki yana oynatarak düşündüm. "Sayılır." Böyle konuşabildiğine göre sanırım ağrıyan ya da yaralanan bir tarafı yoktu.
"Babamın polis arkadaşı olduğunu bilmiyordum."
Ona tekrar bir gülümseme gönderdiğimde yakamdaki telsize ithafen konuştum. "Eski araba fabrikası deposuna acil ambulans." Hareketlenmek için onu göğsüme yatırıp etrafa baktığımda güvenli olduğunu anlayıp harekete geçtim. Silah sesleri azalsa da yok olmamıştı ve benim görevim kucağımda ki masum çocuğu korumaktı. Herhangibi bir zarar almasın diye onu daha çok sakladım göğsümde.
Deponun çıkışına yaklaştığımızda kolumda bir sızı ve çok yakınımızda bir ses duymuştuk. Kucağımdaki çocuk çığlık attığında onu daha çok bastırdım göğsüm ve kulağına fısıldadım. "Şşh sorun yok."
Vurulmanın etkisiyle tek dizimin üstüne düşmüş, sonra derin nefes alarak acıyan omzumu umursamadan kucağımdaki çocuğa daha sıkı sarılmıştım. Ambulans sesi daha yakından gelirken hızla depodan çıkmış ve gelen iki ambulansın birine ilerlemiştim. Kucağımda ki çocuğu sağlık görevlilerine verdiğimde bende diğer ambulansa geçtim.
Çelik yeleği, boynumdan çıkarttıklarında biraz sızlamış, kurşunun sıyırdığı omzuma müdahale edilirken karşı ambulanstaki Minjoon'u izlemeye başlamıştım. Surat mimiklerinden iyi olup olmadığını anlarken sağlık görevlisinin söylediği her şeye gülümseyerek kafa sallıyordu. Birkaç dakika sonra başka birkaç polis arabası daha gelirken burası iyice kalabalık olmuştu.
Arabanın bir tanesinden Bay Kim indiğinde yanaklarından akan gözyaşlarını umursamadan oğlunu bulmuş, ve yanına koşmuştu. Hızla yanına gidip yüzünü avuçlarının arasına aldığında Minjoon ona sarılmak istemiş, o da oğlunun isteğini ağlayarak kabul etmişti.
Kucağına alıp sıkıca sarılırken kafasını oğlunun boynuna gömmüştü. Gülümseyerek onları izlediğimi gerilen yüzümden anlarken omzuma bir şeyler yaplıyor ama pekte umrumda olmuyordu. Karşımda ki manzara çok güzeldi, yalnızca.
"Jeongguk,"
Yan taraftan duyduğum sesle hızla oraya dönmüş ve karakol amirini görmüştüm. Ayağa kalkmaya çalıştığımda sağlam omzumdan tutup beni oturttuğunda gülümsemişti. "Seni ve ekibini tebrik ederim Jeongguk. Birini daha kurtardın ve bir suçlu çetesini daha çökerttiniz." Gülümseyerek başımı eğip kaldırdığımda geri arabaya ilerlemiş bende yanımda ki Sunyeon'a çevirmiştim bakışlarımı. "Ne çetesi?"
"Çocuk taciri. Büyük ihtimalle kaçak yollarla gemiden ülke dışına çıkartıcaklardı. Diğer çocukları bulmak için hepsini hastanede sorguya alacağız."
Kafa salladığımda kafamı tekrar Bay Kim'e ve oğluna çevirdim. Oğlu hala kucağındayken ona gülümseyerek bir şeyler söylüyor ellerini öpüyordu. Sonra muhtemelen onları son kez sorguya aldıktan sonra evlerine göndereceklerdi. Karakoldan biri yanlarına ilerlediğinde iç çektim. Bu güzel sohbetlerine katılmak isterdim ama durumum malumdu. Arabaya binip buradan uzaklaştıklarında Sunyeon elini omzuma koydu.
"Yaralı olduğun için amir sana izin verecekti. Boşuna karakola gelip kendini yorma. Evine git."
Kafa salladıktan sonra omzumu son kez kontrol etmiş fazla ağrırsa ağrı kesici kullanmamı, yaram iyileşene kadar su ile temas ettirmemem gerektiğini, fazla zorlamamam gerektiğini ve uyurken üzerine yatmamam gerektiğini öğrendiğimde evime gittim.
_
Kim Minjoon
Lee Sunyeon
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Night × TaeKook✔
FanfictionO adam, görev yaptığım karakola, gecenin bi' yarısında gelerek, oğlunun kaçırıldığını söylemiş ve o kayıp gecede hayatımı tamamen değiştirmişti. [11.11.20] - [14.01.21]