12

2.4K 266 58
                                    

_

|Jeon Jeongguk|

Busan / Gijang

Taehyung'un Evinin Önü

Saat: 16.34

Yumruk yaptığım elimi havaya kaldırıp metal kapıyı çaldığımda birkaç dakika sonra bir ses duymuştum. "Kim o?!" Minjoon ince sesiyle bağırarak sorduğunda gülmüş ve ona cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım. "Ben Jeongguk hyungun, Minjoon."

Kapının arkasında kıkırdama sesleri duyduğumda benimde yüzüme geniş bir gülümseme yerleşmişti. Kapı anladığım kadarıyla Minjoon tarafından bin bir zorlukla açıldığında hızla bana doğru atılan minik bedeni kucağıma alıp içeri geçtim üşümesin diye. Kapıyı arkamızdan kapattığında ayakkabılarımı çıkartıp hala kucağımda olan Minjoon ile ayakkabılığa koydum.

Salona ilerleyip kendimi koltuğa bıraktığımda montumu çıkartıp koltuğun başına koydum. Sonunda kucağımda ki Minjoon ile ilgilenebileceğim için sevinirken onu kendimden biraz uzaklaştırıp yüzüne bakmıştım. Günlerdir göremediğim için içimde patlayan özlem ile yanaklarını kavramış uzun uzun öpmüştüm. Saçlarını karıştırıp dağıtırken sızlanıyor kolumu kendisinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Sonunda yorulup onu mıncırarak sevmeme izin verirken son kez alnını öpmüş ve geriye yaslanmıştım. Kollarını omzuma koyup karnıma kadar çıktığında bacaklarından tutmuştum.

"Söyle bakalım, hyungunu özlendin mi?"

"Çook özledim hyung~ Neden beni görmeye gelmedin ki?"

"İşlerim vardı miniğim. Üzgünüm, ama bugün hep oyun oynayacağız."

'Yaşasın' diyerek ellerini birbirine vurduğunda kafamı kaldırıp eve bakmıştım. "Baban nerede Minjoon?" Minik elleri yakamı kavradığında çekiştirerek konuşmaya başladı. "Babam markete gitti, eksikler varmış. Gelmene çok sevindim hyung. Eğer sen gelmeseydin babam beni uyutucaktı."

Dudaklarını büzüp konuşmuş, resmen uyku akan gözlerini ovalamıştı. Nasıl hem bu kadar uykulu hemde enrjik olabilirdi ki. Uykusunu biraz daha getirmek için ona saklambaç oynamyı teklif etmiş, o da kabul etmişti. İlk ebenin kendisi olacağını söylemiş ve gözlerini kapatarak saymaya başlamıştı. Evin içinde koşan minik sesleri duydukça gülümsememe engel olamıyordum. Ona kadar saymayı bitirdiğimde gelemeceğimi söylemiş ve onu aramaya başlamıştım. İlk önce mutfaktaki ve salondaki Minjoon'un girebileceği yerlere baktıktan sonra yavaşça Minjoon'un odasına girmişti. Orada da bulamayınca derin bir nefes alarak Taehyung'un odasına girdim.

Anında erkek parfümüyle kutsanmış oda etrafımı sardığında amacım tamamen rayından sapmış ve ben odasını incelemeye koyulmuştum. Odanın ortasında iki kişilik yatağı ve üzerinde kalın, beyaz yorgan, zıttına göre olan siyah iki tane yastık yan yanayken aynı renkte komidinler yatağın iki yanındaydı. Bir tarafta tek kişilik ve gardırop varken diğer tarafta birkaç kitap ve kalemlerle süslenmiş bir çalışma masası vardı.

Ben daha ne olduğunu, odanın güzelliğini kavrayamadan Minjoon kapının arkasından çıkmış ve koşarak önceden işaretlediğimiz duvara sobelediğini söylerken bende etkisi altına girdiğim odadan çıktım ve üzgün bir şekilde yanına ilerledim.

Gülen yüzü benim üzgün yüzümü görünce hemen düşmüştü. "Ggukie hyung?" Yumuşak sesiyle mırıldandığında dudağımı daha çok büzdüm ve kollarımı göğsümde birleştirdim. "Neden üzüldün hyung? İlk ben sobeledim diye mi?" Oldukça masum çıkardığı sesine gülümsememek için kendimi zor tutarken omuz silktim. Yanıma gelip bacağımı tutup salladı. "Tamam ben ebe olurum o zaman. Üzülme sen hyung."

Lost Night × TaeKook✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin