|Min Yoongi|
Busan / Gijang
Jeongguk'un Evi
Saat: 23.45
Bir saattir önümde endişeden titreyen bedene bakarken arada kesik nefesler veriyor, sonrada gözlerimin dolmasını engellemeye çalışıyordum. Belirsizlik, çok can yakıcıydı. Bir anda duygularımı esir eden Park Jimin'in nerede olduğu bilinmezken neredeyse hepimizin çektiği şey can yakan bir sızıdan ibaretti.
Jeongguk'un anlattıkları aklımda dolanıyor ve mantıklı bir şeyler düşünmeye çalışıyordum. Ama daha geçenlerde vurulan, kapalı gözleri, dağınık kırmızı saçları aklıma gelirken tek yapabildiğim mantıklı düşünmeye çalışmaktı.
Az önce vardiyaya kalan polislere haber vermiş ve bir arama kararı çıkarttırmıştık. Daha fazla karşımdaki titreyerek ağlayan Jeongguk ve en az onun kadar endişeli Taehyung'u izlemek yerine ayağa kalktım ve kapıdan çıktım. Onu Busan'ın her yerinde didik didik aramak isteyen yanıma engel olamadan arabama atladım. Çalıştırıp bütün sokakları yavaşça ilerleyerek ararken titreyen ellerim direksiyonu sıkıca kavramış, içimdeki umutla sürekli etrafa bakınmaya devam ediyordum. "Neredesin.."
Geçen yarım saatin ardından ayarlanan ekipten birkaç kişiyi arayıp bir iz bulup bulamadıklarını sorduğumda aldığım olumsuz yanıt umutlarımın git gide tükenmeye başlamasının başlangıcıymış gibi hissediyordum bu gecelik. Ama biliyordum, yarın yeni bir güne başlayacaktık. Ve ben her şeyi siktir edip bulunana kadar Park Jimin'i aramaya devam edecektim.
Ki o sırada arabayla geçerken çöp konteynerlerin narasında uzanan bir ayak görmüştüm. Kaşlarım çatılırken arabayı durdurmuş ve el fenerini çekerek oraya ilerlemeye başlamıştım. Daha da yaklaştığımda kafamı uzatmış ve görüş alanıma giren normalden daha da dağınık olan kırmızı saçlarıyla Park Jimin iken, nefesimi tutmuş hızlıca baygın gibi görünen kişiye ilerlemiştim. Tek dizimin üzerine çöküp yüzünü avuçlarımın içine aldığımda, yumuşak görünen yanaklarına ilk kez dokunmanın verdiği hisle, bileklerime kadar ellerimin uyuştuğunu hissettim.
"Jimin?" Avuçlarımın arasındaki yüzünü salladığımda gözleri sanki uykudan uyanıyormuş gibi açıldığında kısık gözleri beni bulmuş sonrada gülüp çatık kaşlarını düzeltmişti. "Ooo, Min Yoongi'de buradaymış, Bay Min, Yoongi, kedicik? Ne diyeyim sana?"
Yüzüme vuran alkol kokan nefesi ile kaşlarımı çatıp geriye çektim yüzümü biraz. "Bekle.. sen sarhoş musun?" Kaşlarını çatıp bakışlarını benden ayırdığında birkaç saniye sonra tekrar gülümsedi. "Öyleyim galiba. Çünkü senden iki tane olamayacak kadar özel bir insansın sen. Aynı zamanda yakışıklı." Yüzüne yine alaylı gülümsemesi yayılırken göz devirdim ve sarhoş olmasına rağmen bana asılmasını umursamayarak kolundan tutup onu kaldırmaya çalıştım. Zor da olsa onu kaldırdığımda elini beline atmış o sırada gri tişörtteki kan izi dikkatimi çekmişti.
"Siktir, dikişlerin mi açıldı?" Telaşla sorduğum soru karşısında tekrar çattı kaşlarını. Sonra düşünüyormuş gibi yapıp dudaklarını araladı. "Şeyden dolayı olmuştur, dur.. neydi? Hah, gittim bir bara, yaklaşık üç saattir içiyorum. Baktılar çulsuzun tekiyim, ödeyemez bu dediler. Kolumdan tuttuğu gibi dışarı attılar beni. Ondan olmuştur, ama ben var ya, eğer sabah hatırlarsam bir devlet memuruna kaba kuvvet uygulamak neymiş göstereceğim onlara."
Söylediklerini es geçip gözlerimi tekrar kanayan yere diktim. "Acıyor mu?" Gözleri gözlerime çevirildiğinde yorgunluğunu hissetmemi ister gibi baktı bana. Omuzları düşerken titrek sesini duydum hemen sonra. "İnanır mısın, hissetmiyorum bile." Gözlerini kapanırken sendeleyen bedenini tutmuş ve kendime çekmiştim. "Şuna bak, bir yönünü daha keşfettim. Ayyaşın tekisin Park Jimin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lost Night × TaeKook✔
FanfictionO adam, görev yaptığım karakola, gecenin bi' yarısında gelerek, oğlunun kaçırıldığını söylemiş ve o kayıp gecede hayatımı tamamen değiştirmişti. [11.11.20] - [14.01.21]