Jungkook ne zaman kendinden geçtiğini bile bilmeden gözlerini şifa dairesinde açmıştı. Başında yer edinen ağrı kalbinin ağrısının yanından bile geçmese de büyük bir sıkıntı verdiği doğruydu. Kafasını elleri arasına alarak sıkıştırdı. Sanki böyle yaparsa ağrısı geçecekmiş gibi..
"Sanırım bunu içsen daha iyi hissedersin." Meru Na elinde tuttuğu bardağı gence doğru uzattı. Jungkook kadının gözlerinin içine bakarak bardağı aldı. Kendisine ne olduğunu anlamasından korkuyordu. Bardağı eline alınca öncelikle kokladı. Berbat kokuyordu, yine.
"Burnunu tıkaman gerekse bile iç onu. Yolda gelirken düşüp kaldın kollarım arasında. Ne kadar korktum haberin var mı?" Jungkook suçlu bir çocuk gibi kafasını kaldırmadan sadece dinledi. Sürekli olarak birilerine yük olmaktan sıkılmıştı. Bu dünyaya adım attığından beri kendi başına yapabildiği tek bir şey bile olmamıştı.
"Özür dilerim.. Seni korkutmak istememiştim.." Kadının gözlerinde gördüğü şefkat Jungkook'un gözlerinin yeniden dolmasına neden oldu. Şuan fazlasıyla duygusal hissediyordu ve sarılmaya ihtiyacı vardı. Belki biraz da çikolataya...
"Her şey yolunda mı Jungkook? Geldiğinden beri çok şeyle karşı karşıya kaldığını biliyorum ve bu durumun ağır gelmesi çok normal. Ancak her şeyi kendine saklama, yüklerini paylaşmamıza izin ver." Jungkook'un ağlaması için son nokta da bu sözler olmuştu. Ağlamaya başlar başlamaz kadının eli ayağına dolaştı. En sonunda dayanamayıp sarıldığında gencin kolları da çok geçmeden beline dolanmıştı.
"Yanımda olduğun için teşekkür ederim. Sarılmak gerçekten iyi geldi." Jungkook hafifçe gülümseyerek yüzündeki ıslaklığı sildi.
"Her zaman yanındayım hayatım. Aynı diğerlerinin de öyle olduğu gibi.." Jungkook'un aklına yeniden Yoongi geldi. Gerçi bir saniye bile aklından gittiği yoktu. Acısını daha rahat yaşayabilmek için odasına gitmesine ihtiyacı vardı. Meru Na ne kadar ısrar etse de Jungkook daha fazla orada kalmadan yanından ayrılıp odasına gitti.
Yatağına girip yorganı kafasına kadar çekti. Tüm gün olanlar kafasının içinde tekrar yaşanırken sıkışan kalbini tuttu. Yoongi'ye haksızlık etmişti ve tüm iyi niyetini bir çırpıda kenara atmıştı. Kalbini kırmıştı tıpkı kendininki gibi. Artık bu yoldan geri dönemeyeceğini biliyordu. Tek istediği cadının kendisini biran önce evine göndermesiydi. Diğer türlü daha fazla nefes alabileceğini düşünmüyordu.
°°°
Myung Soo, babasının etrafında dönüp dururken aklındaki tek şey onu yormaktı. Ona zarar vermek istemiyordu. En çokta onun gibi olmak istemiyordu. Ancak babasının hırsı ve siniri gözünü bürüdüğü için durmaksızın ataklar yapıyor ve kendisine zarar vermeye çalışıyordu. Myung Soo genç bir alfaydı, babasından daha hızlı ve daha güçlüydü. Adamın bunu bildiğini biliyordu ama saldırmaktan da geri durmuyordu.
En sonunda durmasını sağlamak için arka ayağını ısırdı. Adamın çırpınmasına aldırmadan dişini kemiğe kadar geçirip çekiştirdi. Bir süre yürüyemeyecek olsa da iyileşeceğini biliyordu. Yaralı ayağıyla daha fazla ayakta duramayan adam savunmaya geçse de herhangi bir saldırı gelmedi. Oğlu onun yıkılmasını bekleyene kadar çevresinde dolandı. Kendini yere bıraktığında ise Myung Soo istediğini almıştı bile.
Liderlerin alkışları gencin göğsünün kabarmasını sağladı. Ancak onu en çok mutlu eden şey kardeşinin gülümseyerek kendisine bakıyor olmasıydı. İçi sıcacık oldu. Uzun zamandır hissetmediği aile sıcaklığı tüm ruhuna yayıldı.
Dönüştükten sonra kendisini tebrik eden liderlerin ellerini sıkıp teşekkürlerini sundu. Artık Kim sürüsü lideri kendisiydi. Bu durum hala yabancı gelse de bunun üstesinden geleceğine inanmak istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh || Yoonkook
FantasyHerkesin özlediği bir yer vardı. Ancak o neyi ya da kimi özlediğini bilmeden yaşamaya çalışıyordu.. 'Bir nergis gibi kırılgan ve aşık...' °Omegaverse°