51

1.8K 167 209
                                    

Yoongi, sevdiği adam dışarı çıkar çıkmaz sinirle kalktığı sandalyesine hüzünle geri oturdu. Ona bu kadar sert davranmak istemese de bir yandan da buna mecburdu.

Hayır. Onun gitmesine izin verecek kadar salak değildi. Kendisine o sözleri söylerken yüzünde gördüğü ifade aklından çıkmıyordu. Çaresizliğin ne demek olduğunu biliyordu Yoongi ve gencin içinde bulunduğu çaresizliğini de görmüştü. Aklında olan şeyleri yapabilmek için sadece bir süre kendisinden uzak durması gerekiyordu. Zarar görmemesi için elinden gelen her şeyi yapacaktı.

"HEEY!" Yoongi birden sıçrayıp kendine geldi. Düşüncelerinde öyle bir boğulmuştu ki içeri giren Seokjin ve Namjoon'u fark etmemişti bile.

"Neden geldiğinizi sorabilir miyim?" Yoongi ellerini birleştirerek çenesinin altına koydu. Gözleri ikisi arasında gidip geliyordu.

"Bu oyunu daha fazla sürdüremem Yoongi, katlanamıyorum ona." Seokjin'in yüksek çıkan sesi sonlara doğru kısılmıştı. Gözlerine yeniden hüzün çöktü.

"Hayır sürdüreceksin Jin! Bu bir rica değil beni anlıyorsun değil mi? Her şeyi anlayana kadar aynı bu şekilde davranacaksın." Yoongi'nin itiraza yer bırakmayan sözleri Jin'in omuzlarının düşmesine neden oldu. Sonra dudaklarını büzerek yeniden alfaya baktı.

"Jungkook çok kötü durumda yani sağlığı konusunda oldukça endişeliyim. Hoseok'tan onunla ilgilenmesini istedim ancak bunu istememiş. Aklında sadece gitmek var."

Yoongi gözlerini kapatarak sakinleşmeye çalıştı. Onu başkalarından korusa da kendinden koruyamıyordu ne yazık ki.

"Dediği gibi cadının yanına gitsin yarın. En azından beni görüp aklına kötü şeyler getirmez. So Hyun ile konuştum bize zaman kazandıracak. Hem de sağlığı konusunda yardımcı olur.." Yoongi daha fazla devam edemediği için susmak zorunda kaldı. Çiçeğinin sağlıklı olması için elinden geleni yapacaktı.

"Jungkook buradan ayrılmadan bu gece bir şeyler yapmak istiyorum. Lütfen bu gece toplantı odasından uzak durun.."

"Ne demek uzak durun? Biz neden gelemiyoruz hayatım?" Namjoon sahte kızgınlıkla eşinin gözlerine baktı. Yaptığı biraz da duygu sömürüsüydü ancak Seokjin'in bu şeylere karnı toktu. O yüzden kaşlarını hayır anlamında kaldırdı ve kendisine yaklaşan eşinin alnını parmağıyla itti.

"Siz alfalara yer yok üzgünüm. Hadi ben gidiyorum yapacak işlerim var." Seokjin alfalara bakmadan hızlıca yanlarından ayrıldı. Arkasında korkuyla kapanan kapıya bakan iki adam bırakmıştı.

"Kesinlikle başımıza bir şey gelecek Namjoon!" Yoongi'nin endişeli sesi Namjoon'un yutkunmasına neden oldu. Kendisi de arkadaşıyla aynı şeyi düşünüyordu.

"Bizi yanlarında istemiyor ama yanlarına nöbetçi olarak Yeonjun'u koyabiliriz. Ne dersin?" Yoongi gözlerini devirerek arkadaşına baktı.

"Yeonjun da bir alfa değil mi Namjoon?" Seokjin'in lafına karşın bunu söylemişti ancak Namjoon kararlı bir şekilde fikrini savunmaya devam etti.

"Onun daha alfalığı mı var Yoongi. Bazı zamanlar kuyruğunu kovalarken görüyorum. Neyse oğlumu daha fazla gözünde küçültmek istemiyorum. Yeonjun yanlarında dursun, eh bunu ben söylersem kabul etmezler ancak sen lidersin. Ne dersen o." Namjoon'un kaş göz hareketleri Yoongi'nin kafasını masaya vurma isteğini arttırıyordu. Ancak dediğini kabul etti.

Gecenin nasıl biteceğini merakla bekliyordu..

°°°

Jungkook, Jimin'in de yardımıyla çokta olmayan eşyalarını toplamıştı. Jimin'in sayısız itirazlarını görmezden gelmek ilk başta zor olsa da sonradan tüm itirazlarını görmezden gelmeye alışmıştı. Artık burada kalmayacak ve gidecekti. Aklında bu düşünceden başka hiçbir şey yoktu.

Fernweh || YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin