Jungkook kucağında Minji ile giderken ne kadar dikkatli olmaya çalışsa da durmadan bir şeylere takılıp duruyordu. Sakarlık yapacak böylesi bir zamanı bulması Jungkook'u delirtecekti.
"Sakin ol Jungkook.. Sadece bir bebek taşıyorsun.. Derin nefes al ve yoluna devam et.. Evet işte böyle.." Jungook kendi kendini telkin etmesi bir nevi işe yaramıştı ama çok geçmeden Minji ağlayarak uyandı.
"Şşt.. Bak ben yanındayım ve baba birazdan gelecek." Minji ağlamaya devam ediyordu.
"Ama sen böyle yaparsan asla ortak bir nokta bulamayız ki bebeğim.. Sana mama versem hıh?" Minji ağlamaya ara verip bir süre gencin yüzüne baktı. Sonra yeniden ağlamaya başladı. Jungkook biran bunun işe yaradığını düşünmüştü..
"Belki de altına yapmıştır ne dersin?" Jin burnunu kırıştırarak bebeğe bakıyordu. Kesinlikle altına yapmıştı ve dayanılmaz koku her yanı sarmış gibiydi. Jungkook gözlerini açarak Minji'ye baktı. Bu hiç aklına gelmemişti. Bebeği biraz kaldırarak koklayınca hızla kafasını geri çekti.
"Aman Tanrım! Minji.. Senin gibi tatlı bir kızın bu denli öldürücü olabileceğini hiç düşünmemiştim." Seokjin gülerek ikisinin yanına geldi ve bebeği gencin kucağından aldı.
"Hadi gidip bu hanımı temizleyelim yoksa bütün herkesi başımıza toplayacak."
Jungkook hemen başını sallayarak Seokjin'in peşine takıldı. Bebek bakımı konusunda öğrenecek çok şeyi vardı kesinlikle. O yüzden Seokjin'in yaptığı her şeyi yüzünde bir gülümsemeyle izledi. Bir süre sonra kokuya alışmıştı bile. Ya da sadece artık burnu koku almıyordu. Bu ikisi arasında bir şeydi durumu ama pek önemi yoktu.
Seokjin omegalardan birine mama hazırlamasını söylemişti. Bebeğin yemeği gelene kadar da ikisi salona geçmişti.
"Nasılsın Jungkook?" Jungkook gelen ani soruyla biran ne diyeceğini bilemedi. Gerçeği mi söylemeliydi yoksa karşı tarafa kendini iyi hissettirecek olanı mı? İkisinden de biraz katarak konuştu.
"İyi olmaya çalışıyorum hyung."
"Yoongi senin So Hyung ile konuşmaya gittiğini söyledi. Dünyana geri dönmek istiyorsun değil mi?" Seokjin gencin haklı olduğunu biliyordu. Konuşurken hala çekinse de merak ediyordu neler yaşadığını.
"Evet, doğru söylemiş. Burada yaşamaya devam edemem hyung, oraya dönüp hayatıma devam etmeliyim. Burada bir hayatım yok."
Seokjin bir şey söyleyecek gibi olmuşsa da kapının açılmasıyla geri sustu. Omega küçük bir tepsiyle içeri girmiş ve Jungkook'un yanındaki sehpaya bırakmıştı.
"Küçük Minji'nin mama saati gelmiş, gel bakalım böyle." Jungkook konunun bir şekilde kapanmasına sevinmişti. Devamında ne söylerdi hiç bilmiyordu. Seokjin'in kucağında olan kızı almış ve dizine oturtmuştu. Minji eliyle sürekli kaşığı yakalamaya çalışıyor ve bu durum gencin gülümsemesine neden oluyordu.
"Bende babam nerede diyordum ama hiç şaşırmadım." Yong Sun açık olan kapıdan içeri girdiğinde yüzünü buruşturmuştu. Babası, çocuğa yemek yediren Jungkook'u mutlulukla izliyordu ve bu görüntü yeniden sinirlenmesine neden oldu.
"Bende Yong Sun nerede kaldı diyordum ki yine bir yerden çıktın. Hiç şaşırmadım." Jungkook bu sefer lafını sakınmamış ve Yong Sun'un gözlerinin içine bakarak konuşmuştu. Seokjin ise ikisinin arasında kalmış ne yapacağını düşünüyordu. Ama oğluna fazlasıyla kızgındı, bunu biliyordu.
"Yong Sun, neden bu kadar kaba olduğunu sorabilir miyim? Bu şekilde konuşmakla eline hiçbir şey geçmez." Seokjin oğlunun değişen ifadesine bakarak konuşmuştu. Artık akıllanmasını ve eski haline dönmesini istiyordu. Geldiğinden beri sürekli olarak Jungkook hakkında konuşuyor, onu kıskanıyor ve kendi içinde nefret büyütüyordu. Bunu çok net bir şekilde görüyordu Seokjin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh || Yoonkook
FantasyHerkesin özlediği bir yer vardı. Ancak o neyi ya da kimi özlediğini bilmeden yaşamaya çalışıyordu.. 'Bir nergis gibi kırılgan ve aşık...' °Omegaverse°