Jungkook yeniden festival alanına geldiğinde yürümeyi kesip biraz durdu. Henüz herkesi görmeye hazır olduğunu düşünmüyordu. Yüz ifadesinden her şey anlaşılır diye korkuyordu esasen. O yüzden kalabalığa girmekten vazgeçti.
Tam geri dönecekti ki alanın dışında oturan Jimin'i fark etti. Kendisini görmesi için elini sallasa da genç fazla dalgın olduğu için görememişti. En son yol olarak bağırmayı tercih etti Jungkook.
"Jimin-shiii!" Jimin daldığı düşüncelerden duyduğu ses ile çıktı. Fena korkmuştu ancak bağıran kişinin Jungkook olduğunu görünce siniri geldiği gibi geri gitti. Oturduğu yerden hızla kalkarak gence doğru koşmaya başladı.
Arkadaşını hala tek parça gördüğü için çok mutluydu. Kendini tutamadı ve sıkıca sarıldı. Jungkook da gülerek arkadaşına karşılık verdi. Bir süre sonra geri çekilmek istedi ancak Jimin izin vermemişti.
"Yoongi öldürmedi ancak sen birazdan beni boğacaksın." Jungkook'un söylediği sözler sonrasında Jimin sarılmayı bırakmıştı. Gözleri ise hala üzerinde geziniyordu. Bir şey olmadığından emin olmak istiyordu içten içe.
"Seni çok merak ettim. Bir şeyin yok değil mi?"
"Hayır, gayet iyiyim. Sadece bir süre buradan uzaklaşmak istiyorum. Yürüyelim mi biraz?" Jimin hemen kafasını sallayarak onayladı ve arkadaşının koluna girerek yürümeye başladılar. Demin yaşananlardan sonra Jimin de artık burada kalmak istemiyordu. Sürekli kendisine bakarak konuşan insanlardan sıkılmıştı. Dans gösterisi boyunca onun kim olduğu anlaşılmamıştı, sonrasında ise insanlar onu tanımış ve yüzüne bakarak çirkin sözler sarfetmişti.
Buna ilk başta katlanabileceğini düşünüyordu. Sonrasında ise öyle olmadığını anlamıştı. Kendi sürüsü bile olmayan bu yerde nefes almak artık daha da zor olacaktı genç adam için. Tüm bunları düşününce gözlerinden yaşlar tek tek süzülmeye başlamıştı bile.
"Sana bir şey söylemediler değil mi ben yokken?" Jungkook önünü zorlukla görerek yürüyordu. O yüzden arkadaşına bakmadan konuşmak zorunda kalmıştı.
"Ah hayır tabii ki kim ne söyleyebilir ki. Sadece seni merak ettim o kadar."
Jungkook adımlarını yavaşlatarak durdurdu ve Jimin ellerini tuttu. Sesi fazlasıyla üzgün çıkan arkadaşının ağladığını anlamıştı. Karşısında güçlü görünmeye çalışan gencin aslında paramparça olduğunu hissetmişti.
"Jimin bana bak lütfen." Jimin istemese de kafasını kaldırmış ve gözlerini kendisine anlayışla bakan gözlerle buluşturmuştu.
"Sen hayatımda gördüğüm en güçlü insansın Jimin. Anlatmaya korktuğun o geçmişini bile ardında bırakarak şuan kızınla yaşamaya çalışıyorsun ve inan bana harika bir iş çıkarıyorsun. Eminim ki orada bulunan o saçma insanların her biri sana bayıldı, ancak arkasına sığındıkları o salak kuralları doğrultusunda hareket ediyorlar. Haklılar demiyorum kesinlikle, sadece özlerinde böyle düşünmedikleri söylüyorum. Ama tabii seni böyle üzdükleri için hepsi birer bok çuvalı gözümde. Bak geri dönünce hepsine nasıl savaş açıyorum."
Jimin yine ağlıyordu, ama bu sefer tamamen mutluluktan ve Jungkook'un kızdığında görünen o tuhaf yüz ifadesinden kaynaklıydı. Jimin gülmeye başlayınca Jungkook'ta daha fazla dayanamamış ve ona katılmıştı.
"Sen bana gönderilen bir armağan gibisin Jungkook." Jungkook gülmeyi kesmiş ve beyninde sözlerin ağırlığını tartmaya çalışıyordu. Sözler kesinlikle genci ağlayabilecek kadar değerliydi. Bu sefer de Jungkook Jimin'in koluna girmiş ve sarılmıştı.
Konuşarak köyün içlerine kadar gelmişlerdi. İkisinin de şuan için sessizliğe ihtiyacı vardı ve sanki anlaşmışlar gibi içlerine kapanmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh || Yoonkook
FantasyHerkesin özlediği bir yer vardı. Ancak o neyi ya da kimi özlediğini bilmeden yaşamaya çalışıyordu.. 'Bir nergis gibi kırılgan ve aşık...' °Omegaverse°