Myung Soo, dışarıda bir süre daha dolandıktan sonra artık eve dönme vaktinin geldiğini anladı. Zaten aklı sürekli olarak yatağında uyuyan gençteydi. Uyanmamış olmasını umuyordu, zira kuzeniyle anlaşabileceğini pek sanmıyordu. Zaten Somin ile kimse anlaşamazdı. Fazla kendini düşünen bir insandı, o yüzden insanları bir bir kendinden uzaklaştırmıştı. Kendisi hariç. Somin bir kendisine değer verir ve düşünürdü. Eh, Myung Soo'da kuzenini yalnız bırakmaz ve aynı şekilde karşılık verirdi. Bu yüzden kendisi nereye gitse Somin de yanında gelirdi. Tıpkı buraya geldiği gibi.
Myung Soo evin kapısını çok ses çıkarmamaya çalışarak açtı. Kimseyi rahatsız etmek istemiyordu ama kuzeninin hala oturduğunu gördü içeri girince. Kendini kasmayı bırakarak biraz daha rahat şekilde hareket etti.
"Bu yüzünün hali nedir? Konuşma pek iyi geçmedi sanırım." Somin ayağa kalkarak hemen kuzeninin yanına gelmişti. Elinden tutarak zorda olsa koltuğa oturttu.
"Böyle olacağını ikimiz de biliyorduk. Yani hemen kabul etmesini beklemiyordum zaten." Myung Soo konuşurken Somin elinde bezle geri geldi. Somin, sinirli bir şekilde bezle kuzeninin yüzündeki kanları temizlemeye başladı. Bu halleri çocukluk zamanlarını aklına getiriyordu omeganın. Her zaman bir yerlerini kanatmayı başarırdı küçük Myung Soo ve her zaman yarasını temizleyen kendisi olurdu.
"Yavaş ol biraz."
"Biraz kendini korusaydın bu kadar olmazdı." Myung Soo gülerek cevap verdi.
"Kendimi korumaya kalksaydım şuan burada olamazdım. Sen Kim Taehyung ile tanışmamışsın sevgili kuzenim."
"Ah evet ama tanışmak için can atıyorum." Somin'in gülümsemesi Myung Soo'nun korkmasına neden oldu. Ne zaman böyle gülse başlarına bir şey geliyordu.
"Şuan seninle bunu tartışmayacağım. Jungkook nasıl uyandı mı?" Somin konunun değişmesiyle yüzünü buruşturdu.
"Hala uyuyor. Arada uykusunda konuşup durdu ama anlamadım." Myung Soo hemen yüzünde gezinen bezi çekip ayağa kalktı.
"Hiç girip yanına bakmadın mı?" Sesindeki kızgın ton Somin'in biraz korkmasına neden olmuştu ama geri adım atmaya da niyeti yoktu.
"Tanımadığım bir insan için kendimi yoramazdım. Hem uyuyor işte ne büyüttün bu kadar." Somin elinde sıktığı bezi kenara fırlattı. Myung Soo'nun peşinden gitmemişti. Nasıl olsa uyuduğunu görüp geri yanına gelecek ve olayı büyüttüğü için özür dileyecekti.
Çok geçmeden düşündüğünün tam tersi bir bağırma duydu içerden. Bu sefer hemen yanına gitti ve kuzenini baştan aşağı kontrol etti. Ona bir şey olma korkusu bedeninde zehirli bir yılan gibi gezinip duruyordu.
"BİR KERE. BİR KERE OLSUN ONU KONTROL ETSEYDİN NE HALDE OLDUĞUNU GÖRÜRDÜN!" Somin titreyen ellerini arkasına saklayarak kuzenine korku dolu gözlerle baktı. Onu ilk defa bu kadar korkmuş ve kızgın görüyordu. Bu haliyle ne yapacağını kesinlikle bilmiyordu.
"N-neden bu k-kadar kızdın anlamadım bir şe.."
"ATEŞİ OLDUĞU İÇİN SAYIKLIYOR! Şu kendini beğenmiş hallerini bir kenara koy artık Somin. Büyü artık." Myung Soo hırsla odadan çıkıp ateşini düşürecek bir şeyler aramaya başladı. Ne yapılırdı ki böyle bir durumda? Beyni çalışmıyor gibi hissediyordu şuan. Evin içinde birkaç kere döndükten sonra aklına su geldi. Hemen bir kovaya su doldurdu ve bir tane de bez buldu. Zaman kaybetmeden odaya geri döndü. Somin ile genci bir saniye bile yalnız bırakmak istemiyordu.
Kuzeni hala bıraktığı yerde duruyor ve boşluğa bakıyordu. Gözünden akmamak için savaşan bir damla gözyaşını fark etti. Ancak durumuna hiç acımıyordu. Artık büyümesi gerekiyordu ve bunu ona yüzlerce kez söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh || Yoonkook
FantasyHerkesin özlediği bir yer vardı. Ancak o neyi ya da kimi özlediğini bilmeden yaşamaya çalışıyordu.. 'Bir nergis gibi kırılgan ve aşık...' °Omegaverse°