Jungkook, sabaha gözlerini açar açmaz baş ağrısına merhaba dedi. Dün gecenin izleri hala üzerindeydi. Yataktan kalkmak için elinden destek almaya kalkınca acıyla bağırdı. Eli ya kırılmış ya da incinmişti bilmiyordu ama şişlik vardı.
"Sikeyim seni Yoongi!" Acıyla tıslayıp yerinden kalktı. Sağ elini kullanamadığı için üzerini değiştirmeye gerek bile görmedi. Kapıyı açacakken koca bir delik ile karşılaştı. Yoongi eserini sergilemekten geri durmamıştı (!)
Kapısındaki kocaman deliğe sinirle bakmayı bıraktı, bununla daha sonra ilgilenecekti. Hemen dışarı çıkıp eli için bir şeyler bulmalıydı yoksa daha kötü olacaktı.Aklına gelen ilk kişi haliyle Hoseok oldu. O yüzden merdivenlerden aşağı doğru indi. Odasının kapısını açmasıyla geri kapatması bir oldu.
Demin Hoseok'un Meru Na ile öpüşmesine tanık olmuştu! Gelecek bu anı bulmasına inanamıyordu.Biraz bekledikten sora kapıyı bu sefer sağlam eliyle çaldı ve yavaş bir şekilde açtı. Elini de gözlerine kapatmıştı hazırlıklı olmak adına.
"Şey hyung müsait misin?" Hoseok da en az Jungkook kadar utanmıştı. Meru Na ise gülümseyerek bakıyordu ikisine.
"Müsait hayatım gözlerini açabilirsin." Kadının kıkırdaması Hoseok'u heyecanlandırsa da gözlerini kısarak bakmaya devam etti. Utanmaz olduğunu düşünüyordu. Kadını tam bir utanmazdı. Ama onu böyle seviyordu..
Jungkook gözlerini yavaş bir şekilde açtı ve ikiliye baktı. Bir şey yapmadıklarından emin olunca rahat bir nefes aldı. Hoseok da öksürerek dikkati üzerine çekmeye çalıştı.
"Sorun ne Jungkook?"
"Elim. Yani parmaklarımı oynatamıyorum sanırım kırıldı ya da başka bir şey bilmiyorum." Hoseok ciddiyetle hemen yanına gitti. Elinin durumuna bakınca sıkıntıyla nefesini bıraktı.
"Nasıl başardın parmaklarını bu hale getirmeyi?" Hoseok kızgın bir sesle konuşunca Jungkook suçlu bir çocuk gibi başını eğdi.
"Bir alfaya yumruk attım."
"Ne?" Hoseok şaşkınlıkla konuştu.
"Tahmin edeyim bu kişi Yoongi?" Meru Na doğru kişiyi söylediğini bildiği için kahkaha atıyordu.
"Doğru tahmin. Adam resmen taş gibi. Yani kaya gibi demek istedim." Yüzünün kızardığını hisseden Jungkook tekrar başını eğdi.
"Hadi otur şuraya da beni bekle." Hoseok genci tutarak oturmasını sağladı. Kendi de arka tarafa geçerek ilaç hazırlamaya koyuldu. Meru Na ile başbaşa kalan Jungkook ise aklında olan şeyi konuşmak için hemen atıldı.
"Kendi dünyama gitmek istiyorum." Meru Na bu sefer gülmemişti. Saçını kulağının arkasına atarak gencin yanına oturdu.
"Neden? Neden istiyorsun bunu?"
"Neden mi? Çünkü oraya aitim. Bunun için bir şey yapamaz mısın? Senin cadı olduğunu biliyorum."
"Hayatım ben bunu yapamam. Yani ben bunun için yeteri kadar güçlü biri değilim." Jungkook'un hüzünlü bakışlarını görünce hemen lafına devam etti.
"Ama bunu yapabilecek birini biliyorum. Yani yaparsa ancak bunu benim hocam olan kişi yapabilir."
"Kim o yani neredeyse giderim yanına." Meru Na elini gencin omzuna koyarak sıvazladı.
"Merak etme uzakta değil. Köyde yaşıyor. İstersen seni onun yanına götürebilirim."
"Evet, evet isterim. Çok teşekkür ederim."
"Ne teşekkürü bu?" Hoseok elinde bir karışımla içeri girdi. İkisine bakarak yönelttiği soruya Jungkook hızlıca cevap verdi.
"Hiçbir şey değil hyung. Sadece konuşuyorduk öyle." Meru Na tek kaşını kaldırarak gence baktı. Neden öğrenmesini istemediğini anlamasa da o da yalanına ayak uydurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh || Yoonkook
FantasyHerkesin özlediği bir yer vardı. Ancak o neyi ya da kimi özlediğini bilmeden yaşamaya çalışıyordu.. 'Bir nergis gibi kırılgan ve aşık...' °Omegaverse°