Jungkook geçen gecenin ardından kendini daha iyi hissediyordu. Tabii bu sadece fiziksel anlamda böyleydi. Ruhsal olarak tam olarak çöküş yaşıyordu.
Yoongi onu ikinci kez öpmüştü.
Bu durum teknik olarak Jungkook'un midesinde kelebeklerin uçuşması gibi güzel şeylere neden olmuştu evet ama sonrasında kendini berbat hissetmişti. O gece Yoongi'ye öpmesi için izin vermesini tamamen tavan yapmış ateşine bağlıyordu. Tabii bunun da doğru olmadığını biliyordu. Yoongi yanına gelince bilinci gayet yerine gelmişti. Yatağında oturmuş kendi öne sürdüğü bütün kaçışları yine kendi çürütüyordu.
Dışarı çıkmamıştı. Kimsenin girmesine izin de vermemişti. Aklında dün gece yaşadıklarını düşünmekten başka bir şey yapmıyordu. Yoongi odaya onu getirdikten sonra yanında kalmayı teklif etmişti. İyi olduğundan emin olmak için yaptığı bu eylem Jungkook için o anlık muazzam bir şeydi. Çünkü duygusal bir boşluk yaşıyordu ve birine ihtiyacı vardı. Adı Min Yoongi olan birine...
İçinde kurdunun verdiği savaşı duydu o gece Jungkook. Bunun nedenini bilmese de ikisi de tüm gece acı çekti. Bu acının azalmasını ise yine kaçmak istediği adam sağlamıştı.
Jungkook, Yoongi'den kendine sarılmasını istemişti. Bunu tüm gururunu çiğneyerek yapmıştı. Yoongi'nin 'hayır' demesini istedi bir yandan. Hayır deyip tüm umutlarını yıkmasını ve bir daha onu düşünmek için açık bir kapı bırakmamasını istedi. Ama Yoongi onu şaşırtmadı ve yanına gelip uzandı. Sonrasında kolunu başının altına uzatıp iyice yakınına çekti.
Yoongi'den yayılan amber kokusu ilk başta Jungkook'u sarsmıştı. Hep böyle mi koktuğunu merak etti. Sonradan aklına içinde yer edinen beyaz kurt geldi. Belki de bu koku olayı da onunla birlikte gelmişti. Ama buna minnettardı. Bu kokuyu ciğerlerine hapsetmek ve bir daha dışarı çıkmamasını sağlamak istedi genç adam. Bunu yapmak mümkün müydü?
Yoongi o gece hiçbir şey söylemedi. Bütün sözcükleri unutmuş gibi davrandı ve ağzını açmadı. Bu da Jungkook'u işine gelmişti o anlık. Konuşursa kendisi de konuşmak zorundan kalırdı çünkü. Sadece bedenine, sıcaklığına ve kokusuna sarıldı. Ağrıları artık geride kalmış gibi hissetti. Bütün o acıları kendi zihni uydurmuştu sanki.
Ne ara uyuyakaldığını bilmeden sabahın parlak ışıklarıyla açtı gözlerini sonra. Yanı boştu. Bir süre orada gerçekten bir sıcaklığın olup olmadığını düşündü. Çarşafta gezindi elleri arayış içerisinde. Sıcaklığını bulamadı ancak kokusu hala onunlaydı.
Kendi hakkındaki gerçekleri yine kendine saklamak istiyordu Jungkook. Bu belki saçma belki de bencilce bir tutumdu ama kurdundan kimseye bahsetmek istemiyordu. Bahsederse burada kalması için bir nedeni var gibi görünürdü ve hayır Jungkook gitmek istiyordu.
Kendi evine dönüp tüm bu insanlardan ve kalp kırıklığından uzaklaşmak..Bunun için yapması gereken tek şey cadılar ile konuşmaktı. Tek tanıdığı cadı ise Meru Na'ydı. Tabii bir de köyde gördüğü adam vardı. Kendisini evine davet etmişti ama Jungkook henüz bunu yapamamıştı. Belki onun yanına da giderdi.
Yatakta dün gece yaşananların utancını daha fazla yaşayamayacağını anlayan Jungkook üstündeki örtüyü tekmeleyerek kendinden uzaklaştırdı. Aklında olan şeyleri yapması gerekiyordu öncelikle.
Bunun için ilk adım olarak duş aldı. Evindeki kadar rahat olmasa da en azından oda da bir banyo olduğu için mutluydu. Islak saçlarını havluyla kurutup valizini açtı. Geldiğinden beri odanın bir köşesine terk ettiği valizi şuan gözüne kendisi gibi çok yalnız geldi.
Kot pantolon, tişört ve gömlek. Gömleği biraz kırışmıştı ama sorun değildi. Üzerini giyinip odanın köşesinde olan boy aynasının önüne geçti. İçinde bir kurt olup olmadığını anlamak için kendini iyice inceledi. Hayır, önceki Jungkookla şuanki arasında pek fark bulamadı. En belirgin olan şey cildinin daha pürüzsüz olmasıydı onun dışında aynı kişi gibi görünüyordu. Sonradan gördüğü fark ise eski Jungkook'un gözlerinin daha parlak olduğuydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fernweh || Yoonkook
FantasyHerkesin özlediği bir yer vardı. Ancak o neyi ya da kimi özlediğini bilmeden yaşamaya çalışıyordu.. 'Bir nergis gibi kırılgan ve aşık...' °Omegaverse°