Bölüm sonuna bıraktığım notu okursanız sevinirim. Fikirlerinizi paylaşsanız çok iyi olur
İyi okumalaar♥
Hermione ve Ron ile Gryffindor ortak salonunda ödevlerini yapıyorlardı. İlk senelerde dersler çok yoğun olduğu için boş vakitleri olmuyordu şimdi ise sürekli boş zamanları olmalarına rağmen ödev yaparak harcıyorlardı çünkü fazlasıyla ödev veriliyordu. Eskisinden çok daha fazla veriliyordu, sanki Profesörler boş vakitlerini doldurmak için ödev veriyor gibiydi.
"Snape'den nefret ediyorum." dedi Ron elindeki kalemi bırakıp arkasına yaslanırken. Yüzünde tiksinir gibi bir ifade vardı. Hermione sert bakışlarını doğrudan Ron'a dikti. "Ronald Bilius Weasley, hemen ödevini yapmaya devam et!" Hermione'nin bakışlarıyla karşılaşınca bile hizaya gelip hemen ödevini yapmaya devam etti Ron. Hermione hakkında bildikleri bir şey varsa, o da; isimlerinin uzun versiyonlarına soyadlarını katarak söylüyorsa hemen dediğini yapmaları gerektiğiydi.
Hermione kafasını Ron'un kağıdına yaklaştırıp ne yazdığına baktı. "Roonild Wazlib mi? İsmini nasıl yanlış yazmayı başardın Ron?" dedi hayretle. Harry gülmemek için dudaklarını dişlerken Ron şaşırmış bir şekilde kağıdına bakıyordu. "Fred ve George'un dükkanından almıştım kalemi, yaptığım imla hatalarını düzeltmek için sihirlenmişti ama etkisini kaybediyor artık."
Hermione kendi kalemlerinden bir tanesini Ron'a uzattı. Ron gülümseyerek aldı kalemi. "Teşekkürler." dediğinde Harry Hermione'nin kızardığını fark etti. "Sen bu kalemle ödevini yap, yaptığın yanlışları büyüyle düzeltirim ben bitirdikten sonra."
Ron sevinçle Hermione'yi kucakladı. "İyi ki varsın Herm."
Hermione tepeden tırnağa kıpkırmızı olmuştu. Ron geri çekildiğindeyse ondan pek farkı yoktu. İkisi de kızarmış yanaklarıyla ödevlerini yapmaya devam ederken Harry gülümseyerek onlara bakıyordu. İkisi de aptaldı ona göre. Aşktan aptallaşmışlardı.
Harry Draco'yu gün içerisinde hiç görmemişti, ortak dersleri yoktu bugün ama Draco kahvaltıya da inmemişti. Hasta olmuş olabilir miydi? Kafasını iki yana salladı, ona neydi ki bundan? Elbette gece yarısı gelecek mi düşünmüştü. Sonuçta sabaha kadar beklemek istemiyordu.
Ron ödevini bitirince derin bir oh çekti. Hermione'ye uzattı parşömenini. Hermione inceleyip hatalı yerlerde sözsüz bir büyü yapıp düzeltti. Sözsüz büyüklerde kendini epey bir geliştirmişti.
Harry de ödevini bitirince beraber akşam yemeği için Büyük Salona doğru gitmeye başladılar. Gryffindor masasına yerleşir yerleşmez Hermione Harry'nin tabağını doldurmaya başladı. "Kendim tabağımı hazırlayabilirim Hermione."
"Hiçbir şey yemiyorsun sen, bu tabakdakiler bitecek." dedi Hermione çocuğunu azarlayan bir anne edasıyla. Harry gözlerini devirip Slytherin masasına baktı. Akşam yemeğine de gelmemişti işte. Pansy, Blaise, Crabbe ve Goyle kendi yerlerindeydi ama Draco yoktu. Onsuz boş kalmıştı sanki koskoca masa.
"Seninki niye yok?" dedi Ron Harry'nin baktığı yere bakarak. "O benimki değil."
Ron inanmadığını belli eden mırıltılar çıkartırken yemeğini yemeye devam etti. Hâlâ Slytherin masasında boş olan, Draco'nun hep oturduğu yere, bakıyordu. "Size de bir haltlar karıştırıyormuş gibi gelmiyor mu?" diye mırıldandı Harry şüpheyle.
"Ne gibi?" dedi Hermione Slytherin masasına göz gezdirirken. "Malfoy'un Ölüm Yiyen olmasından bahsediyorum. Sabahtan beri hiç görmedim onu. Kahvaltıya da gelmedi şuanda da ortalarda gözükmüyor. Size de garip gelmiyor mu?"
Hermione ve Ron birbirlerine bakıp göz devirdiler. "Malfoy Ölüm Yiyen falan değil Harry. Sene başından beri göz hapsine alacağım diye aşık oldun sonunda çocuğa. Hala Ölüm Yiyen olduğunu mu iddia ediyorsun?" dedi Hermione hayretle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers On My Skin | Drarry
Fanfiction[Tamamlandı] "Durduramıyorum bunu, başta küçük bir tohum olarak yerleşti yüreğime. Daha sonra büyüdü, büyüdükçe zorlaştı gizlemesi. Daha sonra bir sarmaşık gibi ele geçirdi tüm benliğimi ve ben bununla mücadele edemiyorum." Draco hala Harry'nin...