Medya müq değil mi? Ben feci düştüm habsbxvjks.
İyi okumalaar💙
Kuzguni karası saçları darmadağın olmuştu. Saçlarının sol tarafındaki tutamı alnına düşmüş, sağ tarafındaki tutamı ise havaya kalkmış yara izini açıkta bırakıyordu. Ten rengi fazlasıyla solmuş, dudakları kurumuştu. Yatakta düz bir pozisyon almış, sağ elini de kafasını koyduğu yastığın altından geçirmişti. Öbür elini serbest bırakmış, sağ dizini hafifçe büküp kendine çekmişti. Gözlükleri yanındaki masada duruyordu.
Draco'nun sarı saçları her zamanki gibi düzenli, dudakları hafifçe kıvrılmıştı uyuyan çocuğu izlerken. Kollarını bağdaş yapmış, gözünü dahi kırpmadan Harry'ye bakıyordu hipnoz olmuş gibi.
Bağdaş yaptığı kollarını çözüp oturduğu sandalyede öne doğru eğildi hafifçe. Nefesi Harry'nin nefesine çarpıyordu. Parmağını yavaşça yara izine koydu, inceliyordu. Parmakları Kuzguni karası saçlara doğru ilerlerken dudaklarını Harry'nin sol alnına, şimşek şeklindeki yara izine, bastırmıştı.
Neden yaptığına dair bir fikri yoktu. Sanki vücudunu o değil de başkası yönetiyordu, karşı koyamamıştı onu öpme hissine. Tüm yaralarını öpmek, sarmak istiyordu. İyileştirmek istiyordu onu. Başını iki yana salladı, ne oluyordu ona böyle? Harry Potter ile düşmandılar ve öyle kalmalıydılar. Bu böyle olmak zorundaydı. Her zaman ondan nefret etmek zorundaydı, her zaman onun nefretini almak zorundaydı çünkü böyle olmalıydı.
Harry yavaşça hareket edince hızlı bir şekilde sandalyede eski halini alıp, kollarını da bağdaş yaptı. Bakışlarını ondan çekip, pencereye dikti yine. "Ne zamandır uyuyorum?" sesi mayışmış ve pürüzlü geliyordu. Konuşmasıyla Harry'ye döndü yeniden. "Yarım saat falan."
Kafasını sallarken hafifçe dikeldi koltukta. Draco hissetmiş gibi direk basit bir büyüyle masadaki bardağı suyla doldurup sandalyeden kalktı. Uzun, ince parmaklarıyla bardağı kavrayıp yatakta kalan boşluğa, Harry'nin bacağının hemen yanına, oturdu. Bardağı Harry'ye uzattı. "Teşekkür ederim." Sesi belli belirsiz çıkarken suyu içip tekrar masaya bıraktı. "Neden bekledin beni yanı başımda?"
Omuz silkti sarışın olan, "Ateşin geç düştü." Kısa bir sessizlik olduktan sonra sessizliği bozan Draco oldu. "Daha iyi misin?" Harry kafasını sallayıp onlayan mırıltılar çıkardı. Kısa ama rahatsız edici sessizliğin ardından çekinerek konuşmaya başladı Harry: "Bir şey sorabilir miyim?"
Gri gözlerini yeşillere odaklayıp konuşmasını bekledi. "Seni Astronomi Kulesi'nde gördüğüm gece ne olmuştu da nefes dahi alamayacak kadar kötüleşmiştin?" diye fısıldadı Harry usulca.
Draco afalladı. Yaşadığı anı tekrar düşününce nefesi kesiliyordu. Boğazına yumru oturmuş gibi hissetmesini sağlıyordu. Yutkunarak yumruyu gidermeye çalıştı.
Yüzünde hiçbir mimik oynamadı, kaşlarını çatmak dışında. "Seni ilgilendiren bir durum olduğunu sanmıyorum Potter. Yanılmıyorsam her şeye burnunu sokamamanı söylemiştim."
O sırada hastane kanadına endişeyle Ron ve Hermione geldi. Draco'yu görünce ikisi de bir an duraksadı. Daha sonra bozuntuya vermeden Harry'nin yanına geldiler. "Ben gideyim artık." diyip hiçbirine bakmadan hızlıca çıktı Draco.
"Nasılsın Harry? Ne oldu?" Hermione'nin endişeli sesi doldurmuştu odayı. Harry yatakta iyice doğrulurken Ron da yastığını düzeltiyordu. "İyiyim, midem bulandı sadece. Endişelenecek bir şey yok."
"Dostum, Draco'nun ne işi vardı?" Ron meraklı çıkan sesini bastıramadı. Ron sandalyeye otururken Hermione de yatakta Harry'nin ayağının dibine tünemişti. "Önemli bir şey değil. Yanımdaydı, o getirdi beni buraya."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers On My Skin | Drarry
Fanfiction[Tamamlandı] "Durduramıyorum bunu, başta küçük bir tohum olarak yerleşti yüreğime. Daha sonra büyüdü, büyüdükçe zorlaştı gizlemesi. Daha sonra bir sarmaşık gibi ele geçirdi tüm benliğimi ve ben bununla mücadele edemiyorum." Draco hala Harry'nin...