"Eğer şimdi duş almazsak kahvaltıyı kaçıracağız." dedi Harry. Kahvaltı saati yaklaşırken ikisi hala uzanıyorlardı beraber. "Biliyorum ama tüm günü yanında uzanarak geçirebilirim." diye mırıldandı, Harry'yi kendine çekip daha sıkı sarılırken.
Draco masanın üzerindeki asasına erişip bir büyü mırıldanarak uzandıkları yerde, tepelerinde, ay belirmesini sağladı. Harry'ye döndüğünde gülümseyerek aya baktığını fark etti. "Eğer bir gün yollarımız ayrılmak zorunda kalırsa, aramıza ne kadar mesafe girerse girsin, gece olup ay belirdiğinde manzaramız aynı olacak. Ne kadar uzak kalırsak kalalım aynı gökyüzünün altında yaşıyor olacağız daima." dedi Draco buruk bir gülümsemeyle.
"Ayrılmamıza gerek olmayacak, sen hep yanımda olmuş olacaksın." dedi Harry kaşlarını çatarak.
"Biliyorum ama yine de söz ver, Potter, hayat bize adil davranmazsa her gece aya bakacağına. Ben her baktığımda seni görüyor olacağım."
"Söz veriyorum."
"Söz veriyorum." dedi Draco, Harry'nin gözlerine bakarken.
Ardından beraber duş alıp kahvaltıya geldiler. Büyük Salona girmeden önce ayrıldılar dikkat çekmesin diye. Önce Harry geldi ve Gryffindor masasına oturdu. Ardından Draco, Blaise ve Pansy ile beraber Slytherin masasına yerleşti.
"Gece yatakhaneye gelmedin mi? Sabah yoktun, ortak salonda falan da değildin." dedi Ron tabağını yemekle doldururken. "Sen dikkat etmemişsindir." dedi Harry yarım ağız.
Hermione'nin masanın üzerinde duran gazeteye erişmesiyle Ron hızla yemek yemeği bıraktı. "Tanıdıklardan ölen biri var mı?" dedi nefesini tutarken. Hermione kafasını iki yana sallayınca tuttuğu nefesini verdi. "Peki, ölen biri var mı?" diye sordu bu seferde. Hermione yine kafasını iki yana sallayınca tekrar yemeğini yemeye başlamıştı.
"Kahvaltıdan sonra Ron ile beraber kütüphaneye gidip çalışacağız. Sende gelsen iyi olur Harry." dedi Hermione gazeteyi masanın köşesine bırakırken. "Geleceğimi sanmıyorum. Draco ile vakit geçirmeyi düşünüyorum."
"Sence de Draco'ya fazla zaman ayırmıyor musun? Eskiden Hermione'nin ders çalışmalarından kaçıp Quidditch oynardık. Şimdi ondan kaçıp Draco ile buluşuyorsun." dedi Ron bozulmuş gibi bir hali vardı.
"Biliyorum, son zamanlarda çok vakit ayıramıyorum size ama yaz yaklaşıyor ve onu yaz boyunca göremeyeceğim muhtelemen. O yüzden yetecek kadar anı biriktirmeye çalışıyorum."
"Yazın ne yapacaksınız?" diye sordu Hermione kaşlarını çatarak. "Bilmiyorum, belki yaz içerisinde beni unutmuş bile olabilir. Sonuçta yaz boyunca yanında olacak kişiler Ölüm Yiyenler."
"Öyle bir şey olmayacak. Birkaç ay seni görmedi diye unutmaz. Seni ciddi anlamda sevdiğini düşünüyorum." dedi Hermione, Harry'ye güven verircesine gülümseyerek. Ardından Ron'a döndü: "Hadi kalk, kütüphaneye gitmemiz lazım."
"Ama daha yemek yiyordum, doymadım!" diye isyan etse de Hermione'nin ateş saçan bakışları ile karşılaşınca kalkmak zorunda kalmıştı.
Kütüphaneye geldiklerinde boş bir yer bulup yerleştiler. Hermione direk kitaplarını çıkarmış notlar almaya başlamıştı bile. Ron ise kitaplarını ağır ağır çıkarmakla meşguldü. Hermione kütüphaneden aldığı kitabı ikisinin ortasına koyup konuyu anlatmaya başlamıştı. Ron ise elini çenesine dayayıp Hermione'nin anlattıklarından çok mimiklerine dikkat ediyordu.
Karamel tonlarında olan kıvırcık saçları önüne düşüp duruyordu. Konuyu anlatırken el kol hareketlerini kullanarak hararetli bir şekilde anlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers On My Skin | Drarry
Fanfiction[Tamamlandı] "Durduramıyorum bunu, başta küçük bir tohum olarak yerleşti yüreğime. Daha sonra büyüdü, büyüdükçe zorlaştı gizlemesi. Daha sonra bir sarmaşık gibi ele geçirdi tüm benliğimi ve ben bununla mücadele edemiyorum." Draco hala Harry'nin...