8. Bölüm

3.4K 270 223
                                    

Gece gönderdiği baykuşun geri gelmesiyle şaşırmıştı. Daha önce hiç cevap almamıştı gönderdiği mektuplara. Yazılan mektubu defalarca okudu. Draco Malfoy kendi tarzında bir mektup yazmıştı, hiç şaşırtmıyordu. Baykuş hala yanındayken hızlıca boş bir parşömen ve kalem çıkartıp yanıt yazmaya başladı:

"Ne zaman bir soyadından ibaret olmadığını anlayacaksın? Sadece baban ve 'Malfoy' olmakla övünüyorsun. Oysa taşıdığın safkanlıktan da babandan da çok daha değerlisin. Kendini Draco olarak göstermelisin çünkü babanın istediği gibi biri olmak zorunda değilsin."

Baykuşun ayağına bağlayıp, tüylerini okşadı yavaşça. Baykuşun kanatlarını çırparak camdan uzaklaşmasını izledi.

Bir süre bekledikten sonra dayanamayıp sessizce çıktı yatakhaneden Harry. Asasından çıkan ışık eşliğinde koridoru yürüyordu yavaşça. Baykuşun diğer Hogwarts baykuşlarıyla olup olmadığını merak ediyordu. Yanıt geleceğini düşündüğü için beklemişti, Draco'nun ona tehditler savurup ağzının payını vermesini beklemişti, ama yanıt falan yoktu. Kızmış olmalıydı oysa Harry gerçekleri söylediğini düşünüyordu.

Kahverengi baykuşun diğer baykuşlarla beraber olduğunu görünce geldiği yoldan geri dönmeye başladı. Karanlık koridorda asasından çıkan ışık bir yere kadar net görmesini sağlıyordu. İlerideki daha karanlık olan kısımda adım seslerini fark edince asasını daha sıkı kavrayıp küfür savurdu. Görünmezlik pelerini yanında değildi. Asasındaki ışığı kapattığında kaçmaya fırsat bulamadan Snape'in asasındaki ışığın doğrudan suratına gelmesiyle far görmüş tavşan gibi bakakaldı Harry.

Siyah saçları her zaman olduğu gibi yağlıymış izlenimi veriyor, kanca burnu karanlıkta bile kendini belli ediyordu. Işığı Harry'ye doğrultmasının etkisiyle suratının büyük bölümüne ışık gelmiyordu ona rağmen oldukça önde olan burnuna ışık vuruyor ve parlamasını sağlıyordu. Snape ona soran gözlerle bakarken dudaklarının acımasız bir gülümsemeyle kıvrıldığını görür gibi oldu Harry.

"Bu saatte burada olmanın mantıklı bir açıklaması vardır sanıyorum?" Bakışları Harry'nin üzerinde dolaşmaya başlamıştı.

"Şey, Profesör, ben-" Harry ne diyeceğini bilemeyerek ağzında gevelemeye başlamıştı ki Snape lafını kestiği için daha fazla devam edemedi. "Sen ne Potter? Gece yatakhanede olman gerektiğini bilmiyor musun?" Sesi soru sormaktan çok iğneleyici çıkıyordu.

"Biliyorum Profesör, sadece mektup göndermeye çıkmıştım. Şimdi yatakhaneye geri gidiyordum." dedi Harry sabırsızca. Hemen gitmek istiyordu. "Öyle mi? Nerede peki?" Alayla çıkan sesine inanmadığı her halinden belli olan gözleri eşlik ediyordu Snape'in. "Gönderdim." dedi Harry, sesini sakin çıkması için zorlarken.

"Gece yatakhaneden çıkmanın yasak olduğu halde boş boş koridorda dolaştığın için Gryffindor'dan 30 puan kırıyorum." Duyduklarıyla refleks olarak yumruğunu sıkmaya başlamıştı Harry ama yine de dudaklarını birbirine bastırıp sessizliğini korudu. "Ayrıca yarın gece 11 de cezaya kalacaksın. Tam da Yasak Orman'da aradığım bir bitki vardı; Aksırık Otu. Onu bulacaksın Potter." dedi Snape, söylediklerinin her bir kelimesinden fazlasıyla zevk aldığını açıkça belli ederek.

Harry öfkesinden kurdurmasına rağmen sinirini yansıtmamaya çalışarak, "Peki Profesör." dedi sadece. Daha sonra yanından geçip Şişman Hanımın tablosunun önüne gelip paraloyu söyledi. Uykudan uyandırıldığı için fazlasıyla sinirli olan Şişman Hanım, Harry Gryffindor ortak salonuna tırmanırken, arkasından söylenip durdu. Harry de umursamadan erkekler yatakhanesine geçip uykuya daldı.

Sabah olunca Büyük Salon'da kahvaltı için Ron ve Hermione'nin yanına geçti direkt. Snape'in cezasından bahsetmişti ve Ron küfürler savurmaya başlarken, Hermione cezanın ağır olduğunu söylüyordu. Hatta Profesör Dumbledore ile görüşmesini bile söylemişti.

Flowers On My Skin | DrarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin