Harry gözlerini kapatıp o hep merak ettiği dudakların tadına baktı. Yumuşacıktı sarışın olanın dudakları. Kiraz yiyormuş gibi hissettirdi Harry'ye. Draco'nun gözleri ise şaşkınlıkla olabildiğince aralanmıştı. Karşılık vermiyordu ama itmiyordu da. Ne olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi daha çok.
Harry geri çekildiğinde ona şokla bakan grilerle karşılaşmıştı. Demin o grilerin sahibini öpmüştü değil mi? Düşününce bakışları yine dudağına kaydı. Kırmızı olmuştu sarışın olanın dudakları. Harry'nin ise yanakları hafif pembeleşmişti utançtan. Draco'nun titremediğinden emin olduktan sonra ayağa kalkarak yere bıraktığı görünmezlik pelerinini üstüne geçirip yatakhaneye doğru hızla gitmeye başlamıştı bile.
Draco ise ne olduğunu anlamamış bir şekilde öylece arkasından bakıyordu. Kaşları çatılmış ve yüz hatları gerilmişti.
__ __
Gece yatakhaneye döndüğünde Draco'nun panikatak geçirmesi ve onu öptüğü anı aklından bir türlü çıkaramamıştı. En çokta o kadar kötüleşecek kadar ne yaşadığını düşünmüştü. O gelmeden önce Draco'nun panikatak geçirmesini sağlayacak ne olmuş olabilirdi?
Gün boyunca Draco'ya bakmamak için büyük çaba harcamıştı. Ne diyeceğini, ne yapacağını bilmiyordu çünkü. Ona hiç bakmamış olsa da kahvaltıda bazı anlar soğuk grilerin üzerinde olduğunu hissetmişti ama farkında değilmiş gibi arkadaşlarıyla konuşmaya devam etmişti. Tüm gün çok güzel kaçmıştı Draco'dan ama şimdi ne yapacağını bilmiyordu çünkü birazdan Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersini Slytherin ile beraber işleyeceklerdi.
Sessizce sınıfa geçip Ron ve Hermione'nin yanına geçti. Draco'nun hemen karşısında olduğu gerçeğini görmezden gelmeye çalışıyordu. Profesör Snape'in gelmesiyle ders başladı.
Snape soru sormadığı sürece önündeki kitaptan başını bile kaldıramamıştı gözü Draco'ya kaymasın diye. Sonunda ders bittiğinde Ron ve Hermione'yi bile beklemeden direk sınıftan atmıştı kendini.
"Benden mi kaçıyorsun yoksa bana mı öyle geliyor, Potter?"
Tanıdık ses kulaklarına hücum ederken olduğu yerde duraksadı. Arkasını dönüp grilere baktı. "Teşekküre gerek yok, Malfoy." Sesinin umursamaz çıkması için çaba harcıyordu. Draco, Harry'ye daha fazla yaklaşıp, kısa olanın gerileyerek duvarla sırtının buluşturmasına sebep oldu. Harry duvar ve Draco'nun bedeni arasında kalmıştı ve Draco ona fazlasıyla yakındı.
"Sana teşekkür edeceğimi falan mı sanıyorsun, aptal? Neden öptün beni?" dedi Draco hiddetle. Sesi buz gibi soğuktu. Cümleyi kurarken Harry'nin onu öptüğü an tekrar aklına gelmiş gibi tiksindiğini belli ederek suratını buruşturmuştu.
Harry'nin kaşları çatıldı. "Sana meraklı olduğum için öpmedim herhalde. Sakinleşmen için sorduğum sorulara cevap vermiyordun ve nefesini düzene sokman gerekiyordu. Hayatını kurtarmam için bana başka şans bırakmadın ki." dedikten hemen sonra Draco'nun omuzundan sertçe ittirerek duvarla arasından çıktı. Ron ve Hermione'yi bulmak için yürürken son anda aklına gelmiş gibi duraksayıp arkasını döndü ve zümrüt yeşilleri ile grileri buluşturdu.
"Ama ben sana teşekkür ederim Malfoy, o an hayatını kurtarmak için yaptığım şeyin hata olduğunu gösterdiğin için. Görmemezlikten gelip seni orada bıraksaydım kimse bir şey kaybetmezdi." İçinden geçmeyen kelimeleri Draco'nun öyle sanması için sıraladı. Hemen sonra da hırsla arkasını dönüp uzaklaşmaya başladı. Açıkçası bunları söylemek bir tık rahatlamıştı onu. Gerçek düşünceleri değildi belki ama Draco nereden bilecekti ki?
Harry'nin son söylediği sözlerin ağırlığıyla gözlerinden anlık olarak hayal kırıklığı geçse de kendini toparladı hemen. Başını iki yana sallayıp, Slytherin ortak salonuna doğru ilerlemeye başladı.
__ __
Akşam büyük salonda önündeki tabaktaki yemeklerle çatalıyla oynarken o sırada grilerin üzerinde olduğundan haberi yoktu Harry'nin.
"Harry yemeğe geldiğimizden beri hiçbir şey yemedin. Bir sorun mu var?" Hermione'nin sesiyle bakışlarını tabaktan çekip Hermione'ye dikti. "Aç değilim sadece." isteksizce konuşurken sol elini de yumruk yapıp çenesine dayamıştı. Hermione inanmadığını belli eden gözlerle ona bakarken Harry gözlerini kaçırdı.
"Dostum, sen iyi misin? Bir tane bile tavuk yememişsin." Ron konuşurken bir yandan kendi tabağındaki tavuklardan birini Harry'nin tabağına koyuyordu. O da sevgisini böyle belli ediyordu işte. Harry kızıl olan çocuğa gülümseyip tavuğu tekrar onun tabağına koydu. "Teşekkürler, Ron, ama gerçekten aç değilim."
"Zaten fazlasıyla zayıfsın, kendini toparlaman gerekiyor. Hem tenin de solmuş gibi, hasta olmuş olabilirsin. Madam Pomfrey'in yanına götürmeliyiz." dedi Hermione çocuğu ile ilgilenen bir anne edasıyla. Ginny de kafasını sallayarak Hermione'ye katıldığını belli etti. "Abartmayın, iyiyim ben." dedi Harry gözlerini devirirken. Konuyu kendinden saptırmak için Quidditch'ten bahsetmeye başladı ve konu dağıldı.
Yemekten sonra büyük salonda biraz daha oturmuşlardı. Saat ilerleyince herkes yatakhanelere dağılmaya başlamıştı. Yatakhaneye doğru giderken arkasından gelen sesle duraksadı,
"O'nu sevdiğini biliyorum."
Hızla arkasını dönüp Hermione'ye baktı. "Kimi seviyorum?" anlamazlıktan geliyordu. "Numara yapma Harry. Bu senenin başından beri garip davranıyordun. Başta şüphelendim ama artık eminim."
"Anlamıyorum Herm. O kim? Kimden bahsediyorsun?" İşe yaramasını umarak, tabir-i caizse, salağa yatıyordu. Hermione gözlerini devirdi. Yanlış olmasını umarak herhangi bir isim vermesini bekledi Harry.
"O dediğimde aklına ilk kim geliyorsa ondan bahsediyorum."
Ardından kıvırcık, kahverengi saçlarını savurarak yatakhanesine doğru ilerlemeye başladı. Harry ise şaşkınca arkasından bakakalmıştı. Peki, belki biliyor olabilirdi.
Yatakhaneye gidip yatağına uzandı sırt üstü. Zihninde düşünceler birbirine girmişti. Bir yandan Hermione'nin nasıl anladığını düşünüyordu. Sonuçta o anladıysa başkaları da anlayabilirdi. O kadar belli ediyor muydu ki? Bir yandan da Draco'ya o gece ne olduğunu merak ediyordu. Her ne olmuşsa önemli bir şey olmalıydı. Onu ilk kez bu kadar çaresiz görmüştü. Düşüncelere dalarken Ron'un uyuduğunu fark etti. Boş bir parşomen çıkartıp yazmaya başladı;
"Kirpi gibisin Draco,
Sevgisizliği dibinde yaşamışsın. Sevmeye çalışan biri olunca dikenlerini doğrultuyorsun direk. Sevmeye çalıştığımda dikenlerinle elimi kanatıyorsun ama sende kanıyorsun haberin yok."
Zarfa koyup, zarfın üzerine de Draco'ya gideceğini belirten yazıyı yazmayı da ihmal etmedi. İsimsiz bir mektup daha... İsmiyle göndermeye cesareti yoktu ve ona söylemek istediği şeyleri sadece böyle çıkartabiliyordu içinden. Belki Draco isimsiz olduğunu fark edince okumuyordu bile. Belki de dalga geçiyordu yazdıklarıyla, bilmiyordu ama yine de yazmaya devam ediyordu. İçinde kalmasından daha iyiydi en azından.
Görünmezlik pelerinini üstüne örtüp çıktı yatakhaneden. Karanlık koridorda sessizce ilerlerken ince parmaklarıyla asasını sımsıkı kavramıştı. "Lumos."
Hogwarts baykuşlarının olduğu yere gelince görünmezlik pelerinini çıkardı üstünden. Diğer iki mektubu da onunla gönderdiği fazlasıyla tüylü olan kahverengi baykuşu kavrayıp ayağına bağladı mektubu. Draco'ya gideceğini söylerken nazikçe kafasını okşuyordu baykuşun. Baykuş uçarken arkasından baktı sadece.
__
Merhabaa, baktım okunmalar ölü gibi büyüyor olsun dedim bölüm attım jsjdjjwkske.
Yorum yapabilirsiniz her türlü düşünceniz öpücük değerinde. 💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers On My Skin | Drarry
Fanfiction[Tamamlandı] "Durduramıyorum bunu, başta küçük bir tohum olarak yerleşti yüreğime. Daha sonra büyüdü, büyüdükçe zorlaştı gizlemesi. Daha sonra bir sarmaşık gibi ele geçirdi tüm benliğimi ve ben bununla mücadele edemiyorum." Draco hala Harry'nin...