İlkbahar yeni gelmiş, karlar yavaş yavaş erimeye başlamıştı. Hiç kimsenin aralarındaki ilişkiyi öğrenmemesi için titiz davranıyorlardı. Bazen küçük kaçamaklar yapmaktan kendilerini alamıyorlardı; Ara ara Draco geliyordu Harry'nin kaldığı yatakhaneye, ara ara da Harry gidiyordu onun yatakhanesine. Geceleri Quidditch Sahasında, Astronomi Kulesinde, Karagölde veya İhtiyaç Odasında beraber vakit geçiriyorlar, sohbet ediyorlardı. Ron sürekli gelmemesi gereken zaman dilimlerinde bir anda orada belirerek tüm anı bozuyordu ve bunu artık alışkanlık haline getirmişti, eğleniyordu.
Sabah kahvaltıdan sonra Harry görünmezlik pelerini ile Slytherin ortak salonuna sızdı. Draco'nun yatakhanesine girince çıkardı görünmezlik pelerinini. Draco yatakta sol tarafına doğru yan dönmüş, sol kolunu yastığının altına sıkıştırmış yatıyordu. Üzerinde tişört falan olmadığı için Harry bir an yutkunamadı. Bakışlarını Draco'nun kusursuz vücudunda dolaştırdı. Harry'ye arkası dönük olduğu için sırtını görüyordu; Bembeyaz teninde hiçbir kusur yoktu. Biçimli kalçası bacaklarını kendine çektiği için normalden daha sıkı görünüyordu. Sarı saçları dağılmış, yastığının üstünde yayılmıştı. Aslında sene başındaki haline göre zayıflamıştı, Harry onun doğru düzgün beslenmediğine dikkat ediyordu. Yemeklere ara ara gelmiyor, birden ortadan kayboluyor ve Çapulcu Haritasında bile saatlerce gözükmüyordu. Harry onun İhtiyaç Odasında olduğunu biliyordu ama kendisi Draco girdikten sonra İhtiyaç Odasının önünde turlayıp açmaya çalışmıştı, ne derse desin açamamıştı.
Usulca uyumakta olan sevgilisine yaklaştı. Yatağına doğru eğilip ellerini beline yerleştirdi. Ardından sırtından başlayarak yukarı doğru çıkarak ıslak öpücükler bırakmaya başladı tenine. "Günaydın deme şeklini sevdim, Potter." dedi Draco gözleri hala kapalıyken. Yeni uyandığı için sesi mayışmış çıkıyordu. Harry cevap vermeden öpücüklerini boynuna doğru çıkarmaya devam etti. Boynuna geldiği sırada Draco onu belinden kavrayarak yatağa çekti. Ardından beline kollarını dolayarak sıkıca sardı onu. Kafasını da boynuna yerleştirmişti. "Kalçan güzelmiş, Malfoy."
"Uyandırmadan önce kalçamı mı dikizledin?" dedi Draco nefesini Harry'nin boynuna bırakırken. Harry kafasını aşağı yukarı sallayınca güldü. "Sapık," diyip boynunu öptü, "Malfoy kalçası."
"Bundan babanın da kalçasının güzel olduğu sonucunu mu çıkarmalıyım?" dedi Harry gülerek. "Babamın kalçasına bakmayı düşünme bile, Potter!" dedi kaşlarını çatarak. Harry gülümseyerek elini Draco'nun yanağına yerleştirdi. "Gözlerin kızarmış, uyumadın mı gece?" dedi Harry baş parmağıyla Draco'nun gözünün alt kısmındaki kızarıklığı okşarken. Bakışlarını kaçırdı Draco. "İşim vardı."
Gece bir ara haritada ismini bulamamıştı Harry. Tüm geceyi İhtiyaç Odasında geçirmiş olmalıydı, her ne yapıyorsa. O yüzden üstelemedi, Draco'nun gelip ona kendi isteğiyle anlatmasını bekleyecekti. Gözünün altındaki kızarıklığı öptü usulca, "Konu ne olursa olsun bana anlatabilirsin. Her zaman yanında olurum."
"Biliyorum." dedi Draco gülümserken. "Araya ne kadar zaman girerse girsin, ne yaşarsak yaşayalım; bana geldiğinde ben yine seni kabul ederim." dedi Harry dudaklarını Draco'nun dudaklarına bastırmadan hemen önce.
Kısa ama derin bir öpücüğün ardından yataktan kalkıp masasının üstüne bıraktığı yemeği aldı Harry. Sonra gelip Draco'nun yanına oturup yemeği ona uzattı. "Aç değilim."
"Kahvaltıya inmedin zaten ye yemeğini sinirimi bozma."
Umrunda olmadığını gösterircesine omuz silkti Draco. Harry onun bu haline gözlerini devirdi, bazen küçük bir çocuk gibi davranıyordu. "Bak yemeğini yersen sana yeşil elma getiririm." dedi Harry çocukla çocuk olarak. Yeşil elmanın adını duymasıyla gri gözleri parladı Draco'nun. Sonra önündeki yemeğe sıkıntılı bir bakış attı. "Bu nasıl anlaşma?" derken yemeği isteksizce yemeye başlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers On My Skin | Drarry
Fanfiction[Tamamlandı] "Durduramıyorum bunu, başta küçük bir tohum olarak yerleşti yüreğime. Daha sonra büyüdü, büyüdükçe zorlaştı gizlemesi. Daha sonra bir sarmaşık gibi ele geçirdi tüm benliğimi ve ben bununla mücadele edemiyorum." Draco hala Harry'nin...