Draco, Harry'ye yaklaşmak için bir adım atınca Harry de eş zamanlı olarak geriledi. "Harry." dedi Draco temkinli davranmaya çalışarak. Harry kafasını iki yana salladı hızla. Şuan ona şiir gibi gelen sesi duymaya tahammülü bile yoktu.
"Konuşma. Şimdi diğerlerini korkutmamak hiçbir şey olmamış gibi aşağı ineceğim. Sonra trene binip defolup gideceğiz, tamam mı?"
"Potter, beni dinlemek zorundasın." dedi Draco. Harry'nin gözlerindeki hayal kırıklığını görmek onu mahvediyordu. "Hayır, değilim." diyip odadan çıkıp, kapıyı da kapattı Harry. Hermione, Ron ve Ginny koltukta oturuyorlardı, onların yanına geçti hızla. Bill ve Fleur da öbür koltukta oturuyordu. Mrs. Weasley de yanlarına geldi. "Hazır mısınız?"
Dördü de kafasını salladığı sırada Draco geldi. Harry ona bakmaya gerek bile duymadı ama onun gözleri doğrudan Harry'ye bakıyordu. Çıkacakları sırada Fleur hepsinin yanağına ıslak öpücüklerini yerleştirip sarıldı. Harry'ye gelince kız kardeşinin Harry'yi görmek için sabırsızlandığını dile getirdi tekrardan. Sonra duvardan geçip peron 9/3 çeyreğe geldiler. Mr. ve Mrs. Weasley onları uğurladıktan sonra trene bindiler. Hermione, Ron ve Harry aynı kompartımana binmişti. Tren hareket ettikten kısa bir süre sonra Draco kompartımanlarına girdi. "Potter, konuşabilir miyiz?"
"Hayır, seninle konuşacak hiçbir şeyim kalmadı artık. Git!"
Hermione ve Ron şaşkınca ikiliye bakarken Draco gitmek yerine birkaç adım daha yaklaştı ona. Harry ayağa kalktı direk. "Gitmeni söyledim sana!" dedi Harry, Draco'nun sol koluna bakarken. Giydiği takım elbiseden gözükmüyordu dövmesi ama Harry biliyordu, orada, derisinin altında olduğunu. "Gitmek istemiyorum, beni dinleyene kadar buradayım!"
Sinirle kahkaha attı Harry ama samimiyetten uzaktı sesi. Omuzlarından ittirdi Draco'yu, sendelese de geri çekilmedi Draco. "Şuan bana yapabileceğin en iyi şey gitmek." dedi Harry eliyle kompartımanın kapısını gösterirken. O kadar öfkeliydi ki ona yüzünü görmek bile midesini bulandırıyordu.
"Neler oluyor?" diye dayanamayıp lafa girdi Hermione. İkisi de cevap vermedi ve Harry Draco'nun gözlerinden birkaç saniyeliğine geçen hayal kırıklığını gördü ama hemen sonra kayboldu. Şimdi grilere bakınca hiçbir şey anlayamıyordu, ne düşündüğünü ele vermiyordu bir zaman kışı andıran ama şuan bakınca sadece kırık hissettiği gözleri. Hiçbir şey demeden kompartımandan çıkınca Harry nefesini verip oturdu.
Bakmasa da Hermione ve Ron'un ona baktığını hissedebiliyordu ama anlatacak gücü kendinde bulamıyordu. Kompartıman kapısının açılmasıyla sinirle bağırdı Harry:
"Sana gelme dedim!"
Karşısında ona şaşkınca bakan Ginny'yi görünce afalladı. "Şey, Ginny... Özür dilerim sen olduğunu bilmiyordum."
"Önemli değil." diyip Harry'nin yanına oturdu. "Kimi istemiyordun yanında?"
"Konuşmak istemiyorum." diyip cama çevirdi bakışlarını. Ginny de üstelemedi zaten. Kompartıman kapısının açılması ile tekrar oraya döndü. Neville ve Luna boş kompartıman kalmadığı için yanlarına gelmişlerdi. Hermione ve Ron trendeki öğrencileri kontrol etmek için çıkarken Luna ve Neville onların yerlerine oturdular.
"Morelin bozuk gibi, Harry. Bir sorun mu var?" dedi Luna önüne gelen sarı saçlarını arkasına atarken. "Ah, hayır. Önemsiz şeyler."
"Mahfıştlar mı yoksa?" dedi Luna kocaman, renkli gözlüklerinin arkasından.
"Ne, ne?"
"Mahfıştlar; görünmezdirler, kulağından içeri süzülüp beynini bulandırırlar." dedi hülyalı hülyalı. "Az önce birinin vınlayıp dolaştığını duydum gibi de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flowers On My Skin | Drarry
Fanfiction[Tamamlandı] "Durduramıyorum bunu, başta küçük bir tohum olarak yerleşti yüreğime. Daha sonra büyüdü, büyüdükçe zorlaştı gizlemesi. Daha sonra bir sarmaşık gibi ele geçirdi tüm benliğimi ve ben bununla mücadele edemiyorum." Draco hala Harry'nin...